Milli İstihbarat Teşkilatı'nın, Ankara'da taşındığı "Kale"si, İstanbul'daki yeni "karargahı" ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın her iki hizmet binasının resmi açılış törenlerinde yaptığı konuşmaların içeriği, Teşkilata ayrı bir parantez açmayı gerekli kılıyor.
Cumhurbaşkanı, ocak ayında Ankara'da, "Bugününe hakim olamayan geleceğini şekillendiremez. İstihbarat bilgileri yalnızca savaş değil, barış dönemlerinde de devletin bekası için vazgeçilmezdir. Geniş bir coğrafyada gece gündüz fedakarca görev yapan isimsiz kahramanlarımızın her birinin başarılarıyla gurur duyuyoruz" demişti.
Temmuz ayında ise İstanbul'da, "Büyük ve güçlü Türkiye yolundaki mücadelemizde istihbarat, bizim kilit silahımızdır. İstihbaratı olmayan bir devlet, bir millet yok olmaya mahkûmdur. Rakiplerimizin birkaç adım önünde olmak, tehditleri önceden fark etmek ve buna göre pozisyon almak ancak sağlıklı istihbarat akışıyla mümkündür" mesajı vermişti.
***
Şunu iyi biliyoruz ki
Türkiye, milli menfaatleri doğrultusunda inisiyatif aldıkça karşılaştığı risklerin sayısı ve niteliği de artıyor. Ankara, devler liginde ya bu iddialı oyunu oynamaya devam edecek ya da kendisine biçilen rolle yetinecek! Irak, Suriye, Libya, Doğu Akdeniz denklemine ve çözümüne bakıldığında Türkiye'nin tercihi çok net ortaya çıkıyor.
MİT'i, 2014 yılındaki kapsamlı kanun değişikliği sonrası ulaştığı seviye ve
15 Temmuz darbe girişimi öncesi ve sırasındaki performansı ile değerlendirmek bu aşamada yeterli fikir verecektir.
Faaliyet esnekliği ve hesap verebilirlik bağlamında ele alındığında MİT'in özgün konumu dikkati çekiyor. Teşkilat, kurumsal manada koruyucu hukuka sahip olmasına rağmen idari ve cezai çerçeveyi çizen genel mevzuatın da kapsama alanında bulunuyor.
TBMM'de kurulan Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu da (MİT, Emniyet, Jandarma ve MASAK'tan gelen) özellikli raporları değerlendirerek Meclis Başkanlığı'na sunuyor. Komisyon'dan, istihbarat hizmetleri sırasında elde edilen kişisel verilerin güvenliğini, bireyin hak ve özgürlüklerini pekiştirecek öneriler geliştirmesi de bekleniyor.
15 Temmuz hain darbe girişiminden alınan derslerle MİT'in, TSK bünyesinden istihbarat toplayabilme yetkisiyle donatılması da özel önem taşıyor.
MİT'i, 15 Temmuz'a giden süreçteki muhtelif toplantıları zamanında ve yeterince fark edememesinin yanında darbe teşebbüsünün öne alınmasını ve sekteye uğratılmasını sağlayan çabasıyla birlikte değerlendirmek gerekiyor.
Sivil alanda konuşlanmasına karşın devlet içinde pozisyon almaya meyledebilecek her türlü grubun (geleneksel inanç toplulukları da dahil olmak üzere) istihbaratın radarına girmesi de Türkiye tecrübesinin zorunluluğu olarak karşımıza çıkıyor.
Asimetrik tehditler ve güç kullanımı ile şekillenen yakın coğrafyamızda MİT, günümüz şartlarında rakiplerle eşdeğer araç ve yöntemleri uygulayabilme kabiliyetiyle bölgesel ve küresel güçlere karşı Türkiye'nin yerini sağlamlaştırıyor.
İstihbari diplomasi yetkinliği, istihbarata karşı koyma birikimi ve yurtdışı operasyonelliğiyle de dikkati çekiyor.
Terör örgütü PKK ile mücadelenin ağırlıklı bölümünü sinyal istihbaratı üzerinden yürütebilen, İHA ve SİHA teknolojisi ile nokta operasyon icra ederek anlık sonuç alabilen teşkilatın gücü, büyük servislerin ulaştığı düzeyle yarışıyor.
Güvenlik istihbaratı, stratejik istihbarat, teknik istihbarat, sinyal istihbaratı, idari istihbarat ve özel faaliyet alanlarını, veri işleme, hedef tayini ve analiz boyutlarını birbiriyle iç içe veya bağımsız olarak yorumladığımızda da Teşkilatın,
Başkan Hakan Fidan döneminde kat ettiği mesafe net biçimde görülüyor.