Kovid19 pandemisi ile mücadelenin sosyo-ekonomik açıdan yeni bir aşamasına geçiyoruz.
Türkiye, tsunami misali ekonominin ve günlük hayatın her noktasına vuran dev dalgaların hızını kesmede hakikaten başarılı oldu.
Geçim standartları açısından toplumun en kırılgan kesimlerine karşılıksız kaynak aktarılması, esnaf ve sanayicinin uygun koşullu kredilerle fonlanması, kısa çalışma ödeneği musluklarının açılması, vergi ve sigorta prim borçlarının ertelenmesi, istihdamı ve üretimi doğrudan etkileyecek sektörlerde bireysel kredi limitleri oluşturulması, son olarak Merkez Bankası'nın katma değerli stratejik projeler için "yatırım taahhütlü avans" mekanizmasını kurması!
***
Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan, salgının ilk anından itibaren sağlık sisteminin küresel kaynaklı meydan okumaya karşı koyma kabiliyetini ayakta tutmayı ve eş anlı olarak yatırımüretim- tüketim dengesi ile lojistik ağını sürdürebilir kılmayı hedefledi.
Hazine ve Maliye Bakanı
Berat Albayrak da küresel gelişmeleri ve iç piyasa dinamiklerini yakından izleyerek, vakit kaybetmeksizin arka arkaya destek paketleri açıkladı. Hem finans hem de
istihdam boyutu olan bu paketler de ekonomideki genel algının pozitif çizgide seyretmesini sağladı.
***
Şimdi,
"Hükümetİşveren- İşçi" ekseninde
özellikli bir mutabakat
dönemini açmak zorundayız. Çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkilerinde uluslararası iyi uygulama örnekleri olarak sunulan İrlanda ve Singapur deneyimlerine, Kovid19 sonrası dönem için
"Türkiye Modeli" eklemenin zamanı geldi. Bu amaçla
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlığında
"özel gündemli" Ekonomik ve Sosyal Konsey Toplantısı düzenlenmesi yararlı olabilir.
Toplantı gündeminin, salgının ekonomi ve istihdam üzerindeki olumsuz etkilerine dair
hasar tespiti ile çıkış dönemi takvimi olarak belirlenmesi düşünülebilir.
Hükümetin üzerine düşeni yerine getirmeye çalıştığı ortamda, işveren ve işçi kesimi de hiç değilse 2021 sonuna kadar üç dört maddelik bir plan üzerinde mutabakata varabilir.
Mutabakat; işveren için istihdamla işçiler için de sosyal haklarla ilgili gönüllülük esası ile yeni bir çerçeveye oturtabilir.
Hatta emeklilere ödenen bayram ikramiyeleri de emekli aylığı tutarlarına göre kademelendirilip düşük gelir gruplarına takviye kaynak sağlanabilir.
Aile Şirketleri ve dayanıklılık!
Ekonomik şoklar gösterdi ki küçük ve orta boy işletmeler ile aile şirketleri süreci büyük özveri ile yönetebiliyor, çalışanlarını da yüksek duyarlılıkla gözetebiliyor.
Aile şirketlerinin kurumsallaşması, geleceğe taşınması, ölçek ekonomisi ve sermaye yoğunluğu bakımından da önem taşıyor. Profesyonellerin yönettiği işletmeler kadar sahipleri tarafından profesyonelce yönetilen şirketlerin de sistemde varlık göstermesi, toplam ekonomik değerin büyümesi ve devamlılığı için de gereklilik arz ediyor.
"Aile Şirketleri Anayasası" hazırlanması, gelin, damat faktörleri devreye girince şirketlerin bölünmemesinin teminat altına alınması gerekiyor.
Geçen hafta Güven Hastanesi AŞ Yönetim Kurulu Başkanı
Nükhet Küçükel'le konuşurken, belirsizlik anlarındaki refleksin aile, sermaye, kültür birikimi ile ilişkisini bir kez daha not ettim. İlgilenenlerin, aile şirketleri üzerinde daha fazla kafa yorması için paylaşayım istedim.