"İçinden geçtiğimiz sürecin en zorlu yanı nedir?" diye sorulacak olsa, hemen hepimiz "belirsizlik" deriz. Türkiye son 18 yılda, "risk yönetti, kriz yönetti, şimdi küresel salgını ulusal ölçekte yönetiyor ve nihayet belirsizlik yönetimiyle" de sınanıyor.
AK Parti iktidarlarının ülkemize kazandırdığı önemli yetkinliklerden biri, "orta-uzun vadeli düşünebilme, planlama yapabilme ve çalışabilme" kapasitesi oldu. Bugünlerde ise "kısa vadenin idaresi" önem kazanıyor. Ancak, sıkıntılı bu ortamda dahi geleceğe dair umut, beklenti ve hedeflerin canlı tutulması hayati değer taşıyor.
***
Cumhurbaşkanlığı kabinesi, bir yandan salgının boyutlarını ve kontrol edilebilirlik sınırlarını gözetiyor, diğer yandan ekonomiye ve hayatın dinamizmine ilişkin önlemler alıyor.***
Türkiye, Kovid19 salgını başladığı andan itibaren işleyen bir devletin, ciddi kurumların, zengin insan kaynağının varlığını net biçimde fark ederken, uzun süredir ihmal edilen ailenin, ev hayatının kıymetini ve paylaşmanın erdemini de yeniden keşfetti.***
Nisanı, iki ay sonrasını merak ederken sonraki haftaları, ayları, yılları da düşünmeliyiz. "İşte Avrupa'nın hali ortada" diyenlerimiz haklı. Ama aynı Avrupa eğitim, kültür, spor, sanata dair ilişkilerin yanında ekonomimizin de yüzde 50'sini doğrudan ilgilendiriyor. Yani, Avrupa'da olup bitenleri yakın izlemede tutmak, sanayimizin Avrupa ile senkronizasyonuna da odaklanmak zorundayız. Avrupa'dan önce toparlarsak, bu durum bir yere kadar avantaj. Avrupa işleri yoluna koyarken biz geride kalamayız, kalmamalıyız. Çin'in, küresel sisteme hegemonik olarak çökmesi de ihtimal dahilinde, daha dar alanda hareket etmeye mecbur bırakılması da. Madalyonun her iki yüzü Türkiye'ye fırsatlar ve tehlikeler sunuyor.