Siyasi alanda olup bitenleri ve hatta gelecek tasavvurunu "sermayenin davranışları ve arayışları" üzerinden yorumlamak mümkündür.
Bilhassa, AK Parti içinden türetilmekte olan siyasi oluşumların ileriye dönük karşılıkları, iş dünyasının merakı, ilgisi ve hatta desteği ile doğru orantılı biçimde gelişmeye aday!
Şüphesiz, sermayenin iktidara mesafesi her zaman sıcak gündem maddesi olagelmiştir.
Haklı haksız değerlendirmelere de konu olan, 'öyle imiş veya 'şöyle olmuş' tarzı duyumlar üzerinden de yargılanan bu ilişkinin ölçütü, "tokalaşacak kadar yakın, yumruk almayacak kadar uzak olmak" esasına dayanmak durumundadır.
Bu genel tespitten sonra detaylara girdiğimizde, AK Parti döneminde, sermaye gruplarının iki ana eksende şekillendiği söylenebilir...
Birinci grupta yerleşik sermaye çevreleri var. Küresel sistemle de entegre çalışan bu grupların AK Parti ile yıldızı pek barışmadı. Siyasi ve ekonomik istikrardan fazlasıyla nasiplenen bu geleneksel sermaye, milli olmaktan ziyade evrensel kodlarıyla uyumlu eylem içinde olmayı tercih etti.
Yani...
İktidara yönelik eleştirel çizgiden başlayıp açıktan karşı çıkışa kadar farklı tarihlerde, farklı tonlarda tutumlar takındı. Ticari bilinç altında ise kendisine rakip iş insanlarının doğup büyümesinden hiç hazzetmedi ve sorumlusu olarak gördüğü AK Parti'yle uğraşmaktan da vazgeçmedi.
İkinci grupta ise sınırlı üretim ölçeğine sahip, kendi yağıyla kavrulurken klasik büyük sermayenin gölgesinden bir türlü kurtulamayan, ancak AK Parti döneminde özgüven ve rekabet gücü kazanan şirketler yer aldı. Şimdi bu sermaye grupları da "üç ayrı kanada" ayrılmak üzere. Bir kanat, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a vefa duygusu ile bağlı ve yeni oluşum dalgasına kapılmamaya özen göstermekte.
Bir diğer kanat, siyasetteki hareketlenmeyi dikkatle izlemekle birlikte tarafsız görünmeye gayret etmekte.
Ve nihayet üçüncü kanat, göz ucu ile AK Parti liderliğini izliyormuş gibi yapmasına rağmen alternatif hareketlere de yakınlık duymakta, ünsiyet tesis etmekte.
***
Bir başka husus da şu: