Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önümüzdeki hafta katılacağı NATO Zirvesi, pek çok açıdan dönüm noktası olmaya aday.
Zirve öncesi, "Türkiye, İngiltere, Almanya, Fransa" devlet başkanlarını bir araya getirecek toplantı, Suriye meselesi etrafında şekillenecek. "Düzensiz göç, güvenli bölgede yerleşim ve altyapının finansmanı" çerçevesinde yeni bir mekanizma kurulması da söz konusu olacak. Dört ülkenin ulusal güvenlik danışmanları yılda 4 kez, dışişleri bakanları 2 kez, devlet başkanları ise bir kez buluşacak. Toplantılara dönüşümlü ev sahipliği yapılacak.
Kaldı ki...
7 yıldır, Suriyeli sığınmacıların her türlü maliyetine katlanan Türkiye'nin gündeme getirdiği "gönüllü ve güvenli iskan modeli" dışında şu ana kadar uluslararası toplumun geliştirebildiği alternatif formül de yok.
Ayrıca Türkiye, bu konuyu BM Göçmenler Yüksek Komiserliği ile koordine ederek epeyce mesafe almış durumda. Yani... Suriyelilerin geldikleri bölgelerin tespiti, öncelikle kendi topraklarına yerleştirilmeleri, arzu etmeleri halinde ise Türkiye'nin oluşturduğu güvenli bölgede yeni hayatlarına başlaması hedeflenmekte.
Güvenli bölge planına, Ankara'nın yeni bir nüfus ve nüfuz alanı oluşturacağı iddiası ile karşı çıkan Avrupa ülkeleri, günün sonunda kritik bir tercihle karşı karşıya kalacaklarının da artık farkında. Ya baş edilmesi güç bir göç dalgası ile sarsılacaklar ya da Türkiye'nin milli güvenlik kaygılarını giderecek çözüme "evet" deyip, kesenin ağzını açacaklar.
***
NATO Zirvesi ise ittifakın, "güvenliğin bölünemezliği" ilkesi adına büyük sınamaya sahne olacak gibi duruyor. Halihazırda, Akdeniz ve Ege'deki NATO deniz görev gücü sayesinde yasadışı ve düzensiz göçe karşı tedbir aldığını düşünen kimi ülkeler, sorunun özünde Türkiye-Suriye sınırındaki terör tehdidinin yattığını görmezden gelmeyi sürdürüyor. Tam da bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan, 21. yüzyılın asimetrik güvenlik tehditleri ile başa çıkmaya dönük reçetelerle NATO Zirvesi'ne hazırlanıyor. Nitekim, son ABD ziyaretinde Başkan Trump'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la sohbetinde NATO'nun güncel misyonuna dair ayrı bir başlık açması da Londra'daki oturumun hararetli geçeceğine işaret ediyor. Hatta Trump'ın, "NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti" diyen Fransa Cumhurbaşkanı Macron'u eleştiren tutumu da ipucu olarak değerlendiriliyor.