Siyaset arenasını hareketlendiren olaylar dizisinin fragmanı bugünlerde yayına girdi. CHP içindeki kurgunun bir taşla birden çok kuş vurmayı hedefleyen yönleri olduğu tüm çıplaklığı ile ortaya çıktı. CHP'nin iç işlerine karıştığı iddiasıyla Külliye'yi töhmet altında bırakma, bu sayede CHP etrafında kümelendirilen Erdoğan karşıtı kitleleri zinde tutma, parti içi muhalefeti kurultaydan önce saf dışı bırakma amaçlarına hizmet eden bu kumpas kısa sürede çöktü. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın siyasetteki baskın karakterinden etkilenen ve bunun üzerine kurulan -akıl dışı- senaryolara inanmaya eğilimli -paranoyak- muhalif odakların kolayca yönlendirilmesini sağlayan hamleler, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu ava giderken avlanan konuma düşürüverdi.
Ancak, AK Parti açısından bundan sonra gerekli husus, CHP kaynaklı siyasi tezgâhın deşifresi sonrası gelişen yeni şartları, bünyesel yeniden yapılandırma için değerlendirmek olmalı. CHP'yi sorgulamaya, özür dilemeye zorlayan siyaset tarzının sağladığı konjonktürel avantajın, AK Parti'de rehavete dönüşmesine izin verilmemeli.
Zira...
AK Parti, bu kez ana gövdeden ayrılan isimlerin sınamasıyla da karşı karşıya.
Bir yanda, AK Parti'deki görev döneminin parlak günlerini hayal ederek yola çıkan, partinin bazı eski isimlerini yanına çekerek ve AK Parti versiyonu gibi görünerek mesafe almayı öngören bir arayış söz konusu.
Diğer yanda ise AK Parti'den ayrıştığını öne süren, yeni Türkiye vaadine bel bağlayan, farklı görüşleri geniş ortak paydada buluşturacağını savunan bir başka hareket vücut bulmakta.
Siyaset tecrübesi olanların hep söylediği gibi...
"Takdir edilmek, tercih edilmek anlamına gelmeyebilir!"
***
Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, refah toplumu, dünya ile temel konularda entegrasyon... Bütün bunlar, kimsenin itiraz etmediği ve hangi görüşte olursa olsun, her siyasi figürün dört elle sarıldığı kavramlar. Kavramların içini dolduran faktörler ise "kadrolar, uygulamalar ve kritik zamanlarda gösterilen duruşlardır."