Mesele "salt ekonomi"den ibaret olsa, sorunların çözümü ve hızlı netice alınması çok mümkün.
Lakin...
Mesele, ekonomiden ziyade "siyasi, stratejik ve hatta psikolojik" düzlemde ve bir hayli karışık.
Ve daha önemlisi...
Meseleyi "tek kişiye indirgemek" de yanıltıcı sonuçlar üretiyor.
Şimdi şöyle bir düşünelim...
Rusya'dan tedarik edilen S-400 hava savunma sistemi, bir zorunluluk olduğu kadar bir tercihi de ifade ediyor. Bu tercihin, ekonomiye faturası kesilmek isteniyor.
Örneğin, S-400 dosyası buzdolabına konulsa, ABD'nin yaptırım tehdidi ortadan kalksa, ekonomide oluşturulan stresin birdenbire azaltılacağında ve düne kadar risk fiyatlaması yapanların kenara çekileceğine kuşku yok.
Veya... Suriye'nin kuzeyindeki terör koridoru oluşumuna topyekun karşı çıkan Türkiye pozisyonundan zerrece taviz koparılsa (!) bugün pek çok ekonomik değerlendirmenin tuhaf biçimde pozitif yönlü değişeceğinden emin olabilirsiniz!
Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarının paylaşım kavgasında, burnumuzun dibindeki zenginliklerdeki haklarımızı korumak için tüm gücümüzü sahaya yansıtmasak, bize verilmek istenenle yetinsek, Türkiye'ye dair ekonomik analizlerin şaşırtıcı biçimde olumlu değişimine tanıklık edebiliriz!
ABD'nin, İran'a karşı uyguladığı adaletsiz yaptırımlara taraf olsak, Filistin davasını sahiplenmeyi bıraksak, Somali, Sudan, Katar'da sağladığımız fırsatları elimizin tersiyle itsek, İsrail'in dümen suyuna girsek, dış basında başlayacak Türkiye ekonomisindeki mucizevi performansa dair yorumlara şaşar kalırız!