2010 baharından itibaren CHP genel başkanı olarak siyaset sahnesinde konuşlanan Kemal Kılıçdaroğlu, son 8 yıldaki girdiği tüm sandık yarışlarını kaybetmesine rağmen, nasıl oldu da koltuğunu korumayı başardı?
Kılıçdaroğlu'nun, siyasi karar organlarını oluştururken hesap ettiği unsurlar, derin CHP'ye etki eden iç ve dış aktörler ile her kurultay sonrası kurulan "parti içi dehşet dengesi" çok şey anlatıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti karşısında sürekli yenilen Kılıçdaroğlu'nu, sanıldığı kadar zayıf bir siyasetçi olarak görmemek gerekiyor! Ulusalcıların, Ecevit ekolünün ve sermaye çevrelerinin temsilcileri ile mezhep önceliklerini harmanlayan Kemal Bey, günün sonunda "kazanan!" oldu.
Lakin gelinen aşamada...
Kılıçdaroğlu'nun, İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adaylarını nasıl belirlediği ve hangi oyunu kurduğu büyük önem kazanıyor. Gücü budanmış parti içi muhalefetin yetersizliği, farklı il ve ilçelerde farklı kliklere dağıtılmış belediye postlarının sağladığı çıkarlar belki vaziyeti idare etmeye yetiyor ama sonrası?
Şimdiye kadar siyasetin sol kanadından etnik, mezhebi ve finansal ağlara kadar pozisyon alabilen Kılıçdaroğlu'nun CHP'si, siyasi soluklanma da sağladığı bu çevreler açısından bir tercihti. Ama siyasi arenada giderek artan asitmetrik durum CHP'yi umut olmaktan ziyade, umutsuzluk odağı haline getirmekte. Tek başına bu durum bile Kılıçdaroğlu dayalı emniyet supaplarının patlamakta olduğunu göstermekte.