31 Mart'ı yerel seçim çizgisinden "beka" eksenine taşıyan faktörler olduğunu söylediğimizde, "Ne alaka?" tepkisi ile de karşılaşabiliyoruz. Öyle ya nihayetinde belediye başkanlarını ve meclis üyelerini seçeceğiz. "Şu veya bu partinin kazanıp kaybetmesi ülkenin geleceği adına niçin belirleyici hale gelsin ki?" denilebilir.
Böyle düşünenleri, sadece Suriye özelinde paylaşacağımız stratejik bilgiler ışığında tabloyu yeniden değerlendirmeye davet edebiliriz...
ABD Başkanı Trump'ın Suriye'den çekilme kararı, Washington'daki müesses nizamın direnci ile karşılaşsa da bölgedeki dengeleri derinden etkiledi. Türkiye'yi de yeni ve kapsamlı inisiyatifler almaya yöneltti. Hali hazırda bir güvenli bölge üzerinde müzakereler sürüyor. Türkiye için "terörden arındırılmış milli güvenlik sınırı" olarak tanımlayabileceğimiz bu bölge Cerablus hattında neredeyse 55-60 km derinliğe kadar iniyor ve son noktada 30-35 km'lik koridor olarak devam ediyor. Amerikalılar, terör örgütü YPG'yi sadece DEAŞ'a karşı değil, İran yayılmacılığına karşı kullanmakta ısrarlı görünüyor. Bahse konu bölgenin dar tutulması ve bir koalisyon gücü ile kontrol edilmesini önererek Ankara'yı sınırlamayı hedefliyor.
1998 Adana Mutabakatı'nı hatırlatan ve rejimle ilgili planlarını canlı tutmak isteyen Rusya ise güvenli bölge fikrine uzak durmuyor. Ancak Ankara'nın, teröre karşı genişletilmiş güvenlik bölgesi arayışına karşın meseleye "sınır güvenliği" olarak yaklaşıyor. 15-20 km derinlikten söz açıyor.
Günün sonunda Türkiye; PKK/YPG/ SDG veya DEAŞ adı her ne olursa olsun teröristlerin elimine edildiği formülleri görüşebileceğini bildiriyor. Ve kim himaye ederse etsin YPG'yi etkisizleştireceğini söylüyor. İlk etapta da Münbiç'teki bin kadar YPG'linin tasfiyesi gerekiyor. ABD'nin tüm sözlerine rağmen hazirandan önce buradan çekilmeyeceğini de öngörüyor!