Suriye sahasının sıcaklığı, ABD ile yürütülen müzakerelerin sancısı, Rusya ile görüşmelerin hassasiyeti gündemdeki ağırlığını korurken, yerel seçim çalışmaları da dinamik bir şekilde sürüyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 31 Ocak'ta açıklayacağı seçim manifestosunun, "Gönül belediyeciliği" ana fikri etrafında seçmene mal edileceği anlaşılıyor. İyi uygulama örneklerinin AK Partili belediyeler arasında yaygınlaştırılması, şehrin bütününü veya bir sokağını ilgilendiren kararlarda halkın görüşlerinin alınması, yatay mimari ekseninde mahalle kültürünün pekiştirilmesi gibi çağdaş adımlar yeni nesil yöneticiliğin de gerekleri arasında.
Bu aşamada özellikle odaklandığım iki husustan biri, Kürt kökenli seçmenlerin İstanbul'daki tercihi, diğeri de doğu ve güneydoğuda terör örgütü PKK'nın belediyeler üzerinden Türkiye haritasının bir bölümünü tek renge boyama planının bozulması!
İstanbul özeline bakıldığında, bölücü Kürt milliyetçiliği etrafında kemikleşen oy potansiyeline karşın muhafazakar eğilimli Kürt kökenli vatandaşların özgül ağırlığının daha fazla olduğu ortaya çıkıyor. Bilhassa İstanbul 3. bölgedeki demografik yapı, ülkeye bağlılığı ile kendilerini kanıtlamış isimlerin, belediye meclislerine taşınmasının "dengeleyici rolü" olduğunu gösteriyor.
Kayyum belediyelerinin bulunduğu il ve ilçelerde ise... Terör örgütünün çukurhendek senaryosunun iflası sonrası, "hizmet siyaseti" ile "örgüt siyaseti" arasında seçim yapılacağı tespiti paylaşılıyor.
Suriye ve Irak'taki kaosu ve maliyetini bilen, Türkiye'nin asli unsuru konumundaki Kürt kökenli vatandaşların sağduyu ile hareket edeceği öngörülüyor. Bu yöndeki eğilimin güçlü dip dalgası, seçimin oldukça renkli bir bölgesel tablo üreteceğini teyid ediyor!