Türkiye'nin, hukuk devleti vasfı, -her türlü eleştiriye rağmen- vazgeçilmez özelliği ve kazanımıdır. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yasal ve idari çerçevesi de bellidir. Bu hakkın kullanımı esas, kısıtlamaları istisnadır. Lakin ana muhalefetin, Haziran 2013'teki Gezi olaylarından ilham alan, Fransa'daki sarı yelekliler hareketinden motivasyon kaynağı bulan "sokak çağrısı" siyasetçinin varlık nedenini inkâr etmesi anlamına gelir. Toplumsal fay hatlarını onarmak yerine kırılma noktalarını tetiklemek, hassasiyetlere özen göstermek yerine yarayı kaşımak kimseye fayda getirmez. Sokakların, günün sonunda herhangi bir tepkiselliğin dışa vurum sahası olmaktan ziyade, karanlık odakların arenası haline geldiği Türkiye tecrübesi ile sabittir.
Kaldı ki seçim takvimi başlamış, adayların büyükçe bir kısmı ilan edilmişken yani siyasi toplantılar için makul ve meşru ortam oluşmuşken, çıkmaz sokaklardan medet ummak masum bir çağrı gibi yorumlanamaz.
Zaten umumi manzara bizlere uyanık olmamız gerektiğini göstermektedir...
İçeride etkili terörle mücadele, sınırımızın dibindeki terör odaklarına yönelik operasyon kararlılığı, bir terör örgütüyle iş tutan stratejik ortaklara karşı keskin duruş, ekonomik saldırıları durduran ve dengeleri tesis eden güçlü irade.. Ve nihayet 2019- 2023 yıllarını kapsayan 4 yıllık fırsat penceresi...
Tam da bu nedenlerle gün; sokak daveti yapanlar ile aklı öne alanlar arasında muhasebe yapma günüdür. Türk milleti; kısa vadeli hesaplar ile sağduyulu tercihleri ayrıştırabilecek basirete de ferasete de sahiptir.