Türkiye'nin, eşzamanlı olarak yürütmesi ve bu ülkeyi önemseyen herkesin dikkatle izlemesi, hatta içselleştirmesi gereken "iki süreç" söz konusu.
Meseleye, tekil bazda bakılınca resmin bütününü görmek mümkün olmadığı gibi, karamsarlık veya belirsizlik akımına kapılma riski de mevcut. Ki bu büyük hata olur. Kişi ve kurumları çözümün değil, sorunun parçası haline getirir.
Bayram tatili sonrası, yeni eğitim yılının başlamasına kısa süre kala gerek firmalarda gerekse ailelerde benzer soruların sorulduğuna, net cevaplar bulunamayınca da spekülatif yorumların giderek taraftar bulduğuna tanık oluyoruz.
Gelin, sadeleştirerek anlatayım...
Türkiye ekonomisi, bugün gelinen kur seviyesini ve kredi derecelendirme notunu hak etmiyor. Yani, ekonomiye yönelik dış kaynaklı siyasi operasyon olduğu ve bunun finansal neticeler doğurduğu bir gerçek. Tek hamleden ibaret olmadığı anlaşılan bu operasyonun, sonraki muhtemel adımlarını öngörme ve buna karşı tedbir alma çabası sürüyor.
İçinden geçtiğimiz ilk süreç bu. Ve geniş kitleler üzerinde belirgin etkilerini de göz ardı etmemek gerek.
İçinden geçeceğimiz asıl süreç ise "yapısal dönüşümle" ilgili. Bu süreç kısa ve orta vadeli önlemleri içeriyor. Kısa vadeli reçete zaten adım adım uygulanıyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın koordinasyonunda Merkez Bankası, BDDK ve SPK'nın aldığı kararlar, kur üzerindeki baskıyı azaltma planı, mevduatlarda vadeyi sürdürme teşvikleri, KOBİ'lerin çarklarını döndürme paketleri ve stokçulukla piyasayı bozmaya çalışan fırsatçılara karşı sergilenen net duruş gibi. Ama bir bu kadar önemli olan tedbirler, orta ve uzun vadede sonuç verecek.
Bu yaklaşımın yol haritasını geçtiğimiz ay Bakan Albayrak paylaştı. Şimdi, orta vadeli plan doğrultusunda içinin doldurulmasına tanık olacağız. Enflasyonu düşürme kararlılığı, cari açığa köklü çözüm bulma iradesi, mali kural uygulaması gibi.
İşte bu noktada, Türkiye ekonomisinin, şu ya da bu gücün veya bir kredi derecelendirme kuruluşunun yapay atakları ile sarsıntı yaşamaması için devreye girecek önlemler öncelik kazanacak. Kamuda tasarruf ve harcama verimliliği, şirket bilançolarının düzeltilmesi, kurumsallaşma kapasitesinin artırılması gibi. Konunun bu yanı bize iki yıla kadar sonuç üretecek biçimde ve temelden davranış değişikliğinin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.
Her fırsatta, "Ne oluyor, ne olacak?" diye soranlar, olup biteni izleyenler, bireysel kurtuluşunun peşinde koşanlar...
Çok net söyleyebilirim ki...
Kendinize ve ülkenize güvenin.
Türkiye'nin yapabileceği çok şey var ve durum birilerince aktarıldığı biçimiyle dramatik değil.
Yakın zamanda ekonomiye bilhassa dış kaynak enjekte edilmesi beklenebilir.
Bu demek değildir ki hepimiz için mecburi hususlar yok. Tabii ki telaşa mahal vermeden her bireyin her kurumun kendi içinde hesabını kitabını gözetmesi, bu dönemin tabiatı gereği.
Mühim olan... Ekonomideki "dengelenme" süreci ile "yeniden inşa" sürecinin birlikte götürülmesi gereğini doğru okumak. Bu nedenle kısa vadede soğukkanlı olmak, orta vadede ise büyük değişimin maliyetini azaltacak bilinci sergilemektir esas olan.