Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Küresel kirli oyuna karşı milli duruş

Yer, Arjantin'in başkenti Buenos Aires. G 20 Ekonomi ve Maliye Bakanları Toplantısı. Oturumun başlangıcında konuşan isim Christine Lagarde. "Arjantin için güneşli ve açık günler başladı" diyor. Bu sözlerin sahibi, kısa bir süre önce Arjantin'e, 50 milyar dolarlık destek karşılığında adeta deli gömleği giydiren Uluslararası Para Fonu'nun başkanı. Lagarde, IMF ile anlaşma imzalayan Arjantin'i övdüğü sırada, dışarıda binlerce insan protesto gösterileri yapıyor, "IMF defol!" pankartları ile yürüyor. Arjantin'in adeta ruhu çekilmiş. Sokaklar, eğlence mekanları, alışveriş merkezlerindeki manzara dramatik. Derken Lagarde, "Diğer ülkeler de yaklaşan fırtına öncesi evinin kapısını, penceresini tahkim etmeli" uyarısı ile sözlerini noktalıyor!
İşte bugün Türkiye, kendisini kıskaca almak, ekonomik ve siyasi bağımsızlığına ipotek koymak isteyen ülke ve kurumlara karşı mücadele veriyor. Başkan Tayyip Erdoğan'ın ısrarla bu noktayı vurgulamasını sadece bizlerin değil, ekonomik operasyonların hedefi haline gelebilecek her ülkenin ciddiye alması gerekiyor. Ki bunun ilk sinyalini İtalya verdi. Alman Şansölyesi Merkel de Türkiye'nin istikrarını önemseyen beyanatlar vermeye mecbur kaldı.

***
İçinden geçtiğimiz türbülanslı ortamın anlaşılması için "siyasi, teknik ve toplumsal" yönleri ile "iletişim" boyutuna dikkat etmekte fayda var.
Kur saldırısının arka planında dış siyasi faktörler ağır basıyor. Meselenin görünen yüzünde, ABD ile karşı karşıya geldiğimiz "papaz sorunu" ve Başkan Trump'ın bir müttefik ülkeye karşı göze alınamayacak akıl dışı kararları yer alıyor. Madalyonun arka yüzünde ise küreselleşmeye karşı hamleler yapan, korumacılığı savunan yeni ABD politikası, Erdoğan'a ceza kesmek isteyen İsrail'in parmağı ile Ankara'nın Rusya ve Çin'le geliştirmek istediği yeni ilişki formatından sancılanan çevreler bulunuyor.
Teknik olarak Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak üzerine düşeni fazlasıyla yerine getiriyor. Lakin Albayrak'a nefes bile aldırmayan bir dirençli lobi de faaliyet gösteriyor. Ve bu sinsi gücün hem deşifre edilmesi hem de elinin kırılması önem taşıyor. Son 4 günde yapılan hazırlıklar, Merkez Bankası, BDDK ve SPK'nın aldığı önlemler bu şartlar altında doğru adımlara işaret ediyor. Psikoloji değişiyor. Türkiye'nin bankaları ve bankacıları, ötekilerden ayrışarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sorumluluğu ile davranarak, bu ekonomik saldırıya karşı yüzde 100 yerli ve milli pozisyon alıyor.
Toplumsal olarak bakıldığında... İçeride ne tür kavgamız olursa olsun dışarıdan gelen saldırılara karşı yek vücut olmamız, her türlü tezgahı bozacak yegane güç olarak karşımıza çıkıyor. Ülkenin ekonomik huzurunu bozanların maksadının siyaseti dizayn etmek olduğu aşikarken, siyaset dışı her türlü aracı ve gayri meşru yöntemi elimizin tersi ile itmemiz gerekiyor. Kimin ne derdi varsa, işte sandık yine geliyor. Ya gerçekleri görür ekonomiye ve demokrasiye sahip çıkarlar ya da kinlerinin esiri olarak savrulup giderler.
Ve son nokta...
Doğrusal, samimi iletişim. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın kuruluşunun ne kadar doğru olduğu ortaya çıktığı gibi ekonomiye karşı ihanet cephesine mühimmat taşıyan, sosyal medyadan faili meçhul kimlikle saldıranlara karşı hukuki takibat başlatılması da o kadar doğru duruyor.
Özet...
Bu vatan bizim. Bu da gelir, bu da geçer! Az sabır...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA