Konuya ilgili olanlar biliyor ama çoğunluğun dikkatinden kaçıyor. Birkaç gündür Ankara'da iki isim temaslarda bulunuyor. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Türkiye Eş Raportörleri Marianne Mikko (Estonya) ile Nigel Evans (İngiltere). "Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları" alanlarında Türkiye ile ilgili kanaatlerini yazıya dökecekler. Buraya kadarki kısım zaten görevleri. Ancak, sorumluluklarının gereğini nasıl yerine getirdikleri çok mühim. Niçin? Çünkü "Önyargılılar!" Bunu, "Nereden mi biliyoruz?" Çok basit. Konuştukları çevrelere açıkça söylüyorlar. "Temel insan hakları alanında Türkiye'de son dönemde pek ilerleme olmadı", "OHAL Komisyonu ağır çalışıyor!", "Bardağın yarısı boş" gibi ifadeler kullanıyorlar.
Raporları için öyle uzun uzun beklemeye gerek bile yok. Ne yazacakları, ne söylediklerinde zaten gizli. Bu tespiti paylaşırken, Türkiye'nin atması zorunlu adımlara dair reform ajandasını göz ardı etmiyorum. Lakin 15 Temmuz hain darbe girişiminin 'devlet idaresinde, ekonomide ve toplumda' yarattığı yıkıcı etkiler henüz geçmemişken, 'Güvenlik-İmaj' dengesinde Türkiye, bir süre daha beka meselelerini öncelemek durumunda. Burada hassas nokta yargıdan kamu yönetimine dek uzanan zincirde yetki kullanan her aktörün, insan hakları ve demokratik kaliteden asla taviz vermemeleri gereğidir. Türkiye; üst perdeden ahkâm kesen, peşin hükümlü, marjinallerin yörüngesindeki dış merkezlerin temsilcilerine takılmadan, her zamanki gibi kendi insanının özgürlüğünü, güvenliğini ve refahını esas alarak, yine iddialı işlere imza atabileceğini gösterme kudretine sahiptir.