Oldukça karmaşık hal alan Suriye sahasında olup bitenleri anlamak için üç devlet başkanı arasındaki telefon görüşmelerinden kamuoyuna yansıyan açık bilgileri yorumlamak yeterli. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron arasında cereyan eden telefon diplomasisi gösteriyor ki... Fransa, 62 yıl önce çekildiği Suriye'de yeniden oyuna girmek istiyor. ABD Başkanı ise DEAŞ'la mücadelenin sonuna gelindiği tezinden hareketle alana sürecek yedek oyuncu arıyor. Ama aynı zamanda muhataplarına da "Türkiye ile işbirliği yapmalısınız" demeyi ihmal etmiyor. Buna karşın Fransa, Afrin'e yönelik terör temizliğini, "işgal hamlesi" gibi sunarak, tepki çekeceğini bile bile pazarlıkta el artırmayı deniyor. Bu yüzden Kürt grupları himaye etme geleneğini bu kez yanlış bir yöntemle güncelliyor. Yani... Türkiye'nin varlık sorunu ve tehdit olarak gördüğü terör örgütü PKK- YPG- PYD ile Suriyeli Kürtleri aynı düzleme taşıma hatasına düşüyor.
Ayrıca... Astana ve Soçi süreçlerini, "Sadece ateşkesi sağlamaya yaradı ama Cenevre'deki siyasi çözüme dayanak olamaz" diyerek devre dışı bırakma manevrasına girişiyor. ABD, Rusya ve İran dahi Suriye krizinin Türkiyesiz aşılamayacağını kabul etmiş ve kalıcı barışın Türkiye teminatı ile sağlanabileceğini anlamışken Fransa'nın bu şekilde son dakikada trene binme operasyonu yanlış hesaba işarettir.
O tren ya farklı yöne gider ya da lokomotif çalışmaz. Tek çare Türkiye'yi dinlemek, terör örgütlerini muhatap almamak, sivil demokratik unsurları ve milyonlarca sığınmacının hukukunu gözetmektir.