Hey gidi günler, hey! 20 yıl önce idi. Türk Hava Yolları (THY) için ortak aranıyor, "Biz bu işi beceremiyoruz" diye yabancı bir hava yoluna satışı için uğraşılıyordu. Süreçler, pazarlıklar dün gibi hafızamda. Şimdi şirket ismi vermeyeyim ama özelleştirme tarihini bilenler hemen hatırlayacaktır. THY'nin, ortaklık kuracağı yabancı havayolu şirketine gösterilen ilgiyi teyit için Başbakanlık Resmi Konutu imza törenine açılmıştı. O şirketin yolcuları, İstanbul bağlantılı uçuşlarında Ortadoğu ve Orta Asya ülkelerine THY ile devam edecek, THY de seferi olmayan Afrika ve Güney Amerika ülkelerine bu şirketin aktarması ile erişebilecekti.
Öykü öylesine ilginç ki... İşte size bir detay daha. IMFDünya Bankası görüşmeleri için Washington'a uçacak ekonomi bürokratlarımız, İsviçre'yi üs olarak kullanırdı. Nereden nereye? Zira THY'ye talip olan, sonra vazgeçen o yabancı şirket bir ara batmanın eşiğine geldi. THY'ye teklif vermedi. Doğrusunu isterseniz, Türkiye için hayırlısı oldu. Geçtiğimiz hafta THY Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı'nın açıklamalarını okurken, THY'nin Ankara'daki özelleştirme öyküsü ile yıllar öncesinden bugüne uzanan değişimi aklıma geldi.
***
Malum,
Çin küresel ekonomide liderliğin eşiğinde. Gerek ekonomisi gerekse askeri gücü ile her sahada varlığını daha belirgin şekilde hissettiriyor. Çin'in başını çektiği "
Kuşak Yol Projesi" ise Pekin'den
Londra'ya uzanan stratejik ekonomik
merkez kurmayı amaçlıyor. Projenin kalbi Türkiye... Bu da demek oluyor ki Türkiye, ekonomisi ile lojistik kapasitesi ile ulaşım ağları ile yeni dünyaya hazırlanmak zorunda. Meseleye bu açıdan yaklaşınca, 60 yeni uçak siparişi veren İstanbul'daki 3. Havalimanı'nda "
akılcı konuşlanmayı" planlayan THY, yeni İpek Yolu'nun, havayolu şirketi konumuna geliyor. THY, dünya nüfusunda, seyahat hareketliliğinin giderek arttığı Asya pazarında yeni hatlar açarak, sürdürülebilir büyümeyi teminat altına almış oluyor. Afrika pazarının yükselen değeri, Türkiye'nin bu kıtaya "
insani ve ahlaki reçeteyle" yerleşme çabası da THY'nin bayrak taşıyıcı rolü ve kimliği ile anlam kazanıyor. Şu an Afrika'da 34 ülkede, 52 şehre uçan THY, diplomatik misyon sayısının artmasına paralel, yeni hatlar açma noktasına geliyor.
***
2002'nin Türkiyesi bambaşka idi. Eski Türkiye'nin çapı küçük, ufku dardı. Bugünün Türkiyesi, gelişmiş ülke ayarındaki sorunlar etrafında dinamik tartışmalar yürütüyor. Her alandaki değerlendirmelerin özü, yüksek gelir ve refah düzeyi, gelişmiş demokrasi, etkin hukuk devleti arayışını yansıtıyor. THY örneği ile devam edecek olursak... 16 yıl önce 66 uçakla, 10.4 milyon yolcuyu 103 noktaya taşıyabilen bir milli hava yolu şirketimiz vardı. Ülkemizdeki havaalanı sayısı 26 idi. Havacılık, rekabete açılmamıştı. Yerli ve alternatif şirketler hayal bile edilemezdi.
2017 sonu itibariyle, 329 uçakla, 68.6 milyon yolcuyu dünyadaki 300 şehre ulaştırabilen bir güç var artık. Bu yıl 74 milyon yolcu ve 307 uçuş noktası hedefi de mühim. 2000'li yılların başında "
Bir an önce yabancıya satalım da rahatlayalım" diye bakılan şirketi, 2002-2017 döneminde yolcu sayısında 6 kat, uçak sayısında 5 kat, uçuş noktasında 3 kat büyütmek müthiş bir iş.
Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'ın liderliği, Başbakan
Binali Yıldırım'ın emeği,
THY'ye son dönemde hizmet
eden genel müdürlerle halihazırda
İlker Aycı ve ekibinin gayreti,
bir hakkın teslimi adına zikredilmeli.