Şu faiz meselesine yeniden bakmanın zamanı geldi de geçiyor... Konuya ilişkin detayları, atılabilecek adımları özetlemeden önce, genel çerçeveyi çizelim.
Bu kapsamda bir iki kritik soruyu cevaplayalım...
Ülkemizde yürütmeyi kim temsil ediyor?
Tabii ki milletten yetki alan siyasiler.
Bir program açıklayan ve milletten desteğini isteyen mevcut siyasi kadronun liderliğini kim yapıyor?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan.
Halkta mutlak karşılığı olan Cumhurbaşkanımız, memleket meseleleri ile ilgilenir ve çözmeye uğraşırken ekonomiye, bilhassa yüksek faize ilişkin de görüşler ortaya koyuyor.
Haliyle Cumhurbaşkanı'nın yaklaşımı, milletin hislerinin tercümesi oluyor.
Demek ki milletten yani tabandan tavana doğru bir etkileşim söz konusu.
Tüm açıklığı ile görünür bu tablo, çok yönlü ve ortak irade gerektiriyor.
Yani... Cumhurbaşkanı'nın işaret ettiği sorunlu alanlara neşter vurulması için ekonomi ile ilgili bakanların bir araya gelerek politik tercihleri netleştirmesi, uygulama için finansal kurmayları harekete geçirmesi büyük önem taşıyor. Eşzamanlı olarak özel sektörün de gerek kreditörler gerekse kredi kullanıcıları olarak elini taşın altına uzatması bekleniyor.
"Faizi sadece enflasyona, o veya bu gerekçeye dayandırılan sözde risklere endekslediniz mi kenara çekilip bekliyorsunuz" demektir. Faiz marjında ele alınabilecek, ince ayar çekilebilecek onlarca faktör söz konusu. Tabii ki esas olan Cumhurbaşkanı'nı tahkim edecek siyasi duruşun da netleşmesi, kamu bankalarının yanında özel bankaların da sürecin parçası haline gelmesi. Cumhurbaşkanı ya kendisini anlamak istemeyen ve kategorik karşı duran çevrelerle mücadele veriyor ya da kendisini anladığını söylemekle birlikte yeterince inisiyatif almayan siyasi ve teknik ekiple baş başa kalıyor.
Örneğin, Merkez Bankası külliyen eleştirilerden nasibini alıyor ama ortada bir BDDK gerçeği de var.
Hakeza SPK orada duruyor ve sermaye piyasalarının da derinleştirilmesi ihtiyacı zirveye çıkıyor.