Ankara'da büyükelçisi olmadığı, siyasi pusulası da şaştığı için uzunca süredir içe kapanan Amerikalılar, yeniden kamu diplomasisi çalışmalarına ağırlık vereceğe benziyor. ABD'nin, maslahatgüzar düzeyinde sürdürmeye çalıştığı diplomatik ilişkiler, görünür gelecekte "onarıcı dil" üzerinden şekillenebilir.
Kuşkusuz, yığınla problemin, bir sihirli değnek değmişçesine hemen çözülmesini bekleyecek iyimserlikte değiliz. ABD tarafının, "operasyonel ortaklık" diye ifade ettiği YPG-PYD terör örgütü ile ilişkileri, Türkiye açısından "beka meselesi!" Bu çetrefilli durum, iki müttefik arasında sadece bakış açısı farkını yansıtmakla kalmıyor aynı zamanda "yazılım farkını" da gösteriyor!
Şu tespiti paylaşmakta da fayda var... Türk- Amerikan ilişkileri değişik dönemlerde büyük sınamalardan geçti. İlişkilerin derinliği, krizlerin bir şekilde aşılmasını sağladı. Oysa bugün durum farklı. Bunun en temel nedeni ise iki ülke ilişkilerindeki güvensizliğin, Türk halkı açısından "duygusal kopuşa" dönüşmesi.
Bir bu kadar önemli olan husus da şu: Türkiye ile ABD arasında geçmişte izleri duran bunalımlar sırasında, ikinci ve üçüncü uluslararası aktörler, esnek seçenek olarak sahada ve masada değildi. Türk ve ABD'li yetkililer, er ya da geç konuşur, çözüm üretebilirlerdi. Şimdi... Washington'ın, Suriye ve Irak'ta takip ettiği yanlış politikalar ile FETÖ'ye karşı tedbir almaktaki isteksiz tavrı, Ankara'yı hem büyük bir sorgulamaya yöneltmekte hem de alternatif ortakları denemeye zorlamakta.
İşte bu nedenle... 8 Mart'ta Washington'da başlayan görüşmeler, bir yol haritası çıkarmaz, yeni mekanizmalar geliştirmez ve iki ülke ilişkilerini sürdürülebilir zemine çekmezse, fay hattı kırılması an meselesi.