Bizim memlekette "kalkınma" deyince ağırlıklı olarak "fiziki yatırımlar" anlaşılır. Özellikle uzun ömürlü hükümetler döneminde, Türkiye'nin çehresinin değiştiği bir gerçektir. Örneğin, 16 yıllık AK Parti iktidarının en büyük başarısı, ekonomiyi yüksek faiz sarmalında patinaj yapmaktan çıkarıp, ihmal edilen her alanda altyapı yatırımlarına yönelmesi ve kaynak yaratması oldu. Ulaştırma, enerji, eğitim, sağlık, toplu konut, milli savunma... Devletin, Anadolu'nun her noktasına ulaşabilmesi yakın tarihin en büyük "ekonomik ve sivil devrimidir." Esasen bu hususta hatırlatacak o kadar çok başarı öyküsü var ki... Ama dünü yad ederken, geleceğe de odaklanmak, hatta yeniden inşa etmek zorundayız.
***
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "
11. Kalkınma Planı"na ilişkin değerlendirmelerini dinlerken benim açımdan en önemli, en değerli ve en dikkate değer tespiti, "
insani ve manevi kalkınmayı" özellikle vurgulaması oldu. Ülkemizdeki fikir ayrılıklarının önce nefrete sonra çatışmaya dönme riski taşımasının temel nedeni, gençlerimize matematik, fizik, kimya öğretmeye çabaladığımız kadar, "
insani değerleri, empati yapmayı, yerli ve milli kimlikle küresel şartlara uyumu" öğretmeye aynı oranda çabalamamamızdır. Kuşkusuz dönemsel performanslar, bireysel övünç kaynakları, özveri ile elde edilen sonuçlarımız da var. Lakin kurumsal ve zihni dönüşüm, iş yapma biçimimizin değişimi, bilek gücünden ziyade beyin gücü ile mümkün olabilir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın, 2019'dan itibaren doğrudan kendisine bağlı, çekirdek bir ekipten oluşan "
Stratejik Planlama Kurumu" kurması öylesine gerekli ki... Zira planı kâğıda yazsak bile uygulamanın takibi, hedeflere ulaşma kapasitesinin düzenli raporlanması da mutlak zorunluluk.
Unutmayalım... Yeni Türkiye, yeni yöntemler gerektiriyor!