Yüksek Askeri Şûra'nın (YAŞ) artçı şokları devam ediyor. Esasen Şûra bağlantılı belirli yorumlarla son dönemde MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı merkeze alan soruların eş anlı olarak tırmanması arasında da bir bağlantı kurulabilir.
Önce, Şûra hazırlıklarının yapıldığı günlere bir dönelim.
Kulislerde, eski Milli Savunma Bakanı Fikri Işık'la, Genelkurmay arasında "eşgüdüm!" sorunu yaşandığı hep ima ediliyordu. Kabine değişikliğinde Işık'ın isminin bulunması, sivil-asker ilişkileri bakımından mesajlar içerse de Işık, her şeye rağmen kabinede, MGK üyesi Başbakan Yardımcısı sıfatıyla kaldı. Işık'ın yerine getirilen Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli ise gerek Cumhurbaşkanı ile ilişkileri gerek siyasetin gerekse devletin inceliklerini iyi bilmesi bakımından "demir leblebi" gibi düşünülebilir.
Bir başka husus, Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar'ın, karargâhta kalmasını veya terfi etmesini istediği öne sürülen isimlerle ilgiliydi. Org. Akar'ın, darbe girişiminin toz dumanı içinde yapamadıklarını 2017 Şûrası'na ertelediği, hatta bazı sözler de vermiş olabileceği dile getirildi.
Cevap aranan hassas bir soru da TSK'daki "geleneksel zihniyetin" geleceğin ordusunu yeniden hâkimiyeti altına alıp almayacağı idi. TSK'da eskisi gibi standart bir düşünsel omurganın kurgulanması yerine milli orduda "vatan-millet-demokrasi" idealine bağlılığı gözeten çoklu düşünce zenginliğinin yerleşmesi bolca tartışıldı.
Netice için şu söylenebilir:
TSK'da, hâlâ ciddi bir geçiş süreci yönetilmekte. Sivil otoritenin sistemdeki ağırlığı artarken, sivil bürokrasinin askeri konulara yatkınlığının aynı oranda arttığını iddia etmek zor. Bu nedenle, sancılı olay ve kararlar dizisi hemen yarın bitecek gibi değil. Bilhassa, Genelkurmay Başkanlığı için "karacı" olma şartının kaldırılması, generallik için sicili düzgün "sınıf subaylarına" fırsat tanınması, üst rütbeye veya makama atanacak komutanların belirlenmesinde siyaset kurumunun mutlak üstünlük tesis etmesi askeri bünyede yeterince içselleştirilmiş görünmüyor. Ayrıca Genelkurmay Başkanı'nın, terfisini arzu ettiği isimler bazında umduğu sonuca ulaşamadığı ama istemediği isimler noktasında mesafe aldığı da anlatılıyor.
Bu vesile ile Deniz Kuvvetleri'ne de bir parantez açacak olursak, beklenen görevlendirmenin neden gerçekleşmediğini muhataplarının bildiği, bu aşamada kamuoyu ile paylaşılması doğru bulunmayan "özlük dosyası notlarının" etkili olduğu konuşuluyor.