Günlük faiz, kur yorumları gündeme öylesine hükmediyor ki kamuoyu için stratejik konular arka planda kalabiliyor. Oysa Türkiye'nin, üretim öncelikleri çok önemli. Hatta bugün problem gibi gösterilen pek çok denklemin çözümü de orada.
İşte size iki canlı örnek... Enerji Bakanlığı, "yerli ve yenilenebilir enerji" başlığındaki lokomotif rolüne "milli maden politikasını" da ekleyerek yoluna devam ediyor. Yatırımcıyı cesaretlendiriyor, yabancıya güvence veriyor, finans sektörünü dinliyor ve çok daha mühimi, bilimi ihmal etmiyor. Yani, akademik dünyayı da çalışmalarına katıyor. Enerji ithal eden ülke kimliği ile Türkiye'nin kalıcı ve uzun dönemli büyüme elde etmesi veya cari açık sorununun üstesinden gelmesi mümkün mü? Değil. Ama... Enerji diplomasisini ve enerji sanayisini merkeze alan kararlarla Türkiye ekonomisinin kaderinin değişmesi mümkün. Bugün gerçekleştirilen sessiz devrimin anlamı da bu. Etkisi birkaç yıl içinde hissedilebilen, ülkenin bağımsız politika uygulamalarını ise yıllarca teminat altına alacak adımlardan söz ediyoruz.
***
Bu iyi uygulama örneği, "
bilim, sanayi ve teknoloji" alanına da
yansıyor. İşin laf kısmı kolay ve belli. "
Arge'ye ağırlık vermeliyiz", "
Orta gelir tuzağından kurtulmalıyız" gibi.
Peki ama nasıl? Dışarıdan bakıldığında, bilim ve sanayi sahasında birbirine gerçek manada entegre edilemeyen ciddi çabalar var. Türkiye'ye sıçrama yaptıracak nokta ise "
teknoloji" olacak. Teknoloji üretimi ise özel sektörün yerine geçerek, piyasalaşması zor pek çok proje üzerinden başarılamıyor. Belli fırsatların iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Türkiye için "
yerli otomobil" hedefi, tarihi bir imkân. TOBB'un, "
babayiğitliğe" soyunması ile "
Tamam hallediyoruz" denilecek kadar basit bir iş değil aslında. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Faruk Özlü ile bir sohbetimizde, iş yapma biçimindeki değişim adına umutlandım. Misal... Yerli otomobili devletin tasarlamasına gerek yok.
Özel sektör, piyasa şartlarına ve ihtiyaca göre en iyisini yapabilir, yaptırabilir. Ya da teşvik paketi sadece üretici konsorsiyumla sınırlanmayıp, alıcı da teşvik edilebilir. Bir başka ifade ile talep artırıcı teşvik yöntemleri ile
yerli otomobil projesinin uzun ömürlü olması sağlanabilir. Proje belli bir olgunluğa eriştikten sonra, "
ön talep toplanıp", ilk parti alıcılara özel indirimler önerilebilir. Bu sayede finansman da temin edilebilir.
Gördüm ki Sn. Bakan Özlü de "
serbest piyasa, rekabet ve sürdürülebilirlik" kriterleri ile konuya yaklaşıyor. Bu yaklaşım, şu veya bu şekilde çelme takılması muhtemel milli projenin hayatiyetini garanti altına alır. Ayrıca, yeni gelişen hibrit araç teknolojisine geçiş ve elektrikli araçların batarya sistemlerinin imaline bir yerden başlamanın kapısını aralar. Unutulmaması gereken husus şu: Otomobillerde şimdilik yüzde 35 olan yazılım payı, 10 yıl içinde yüzde 75'i aşacak. Bizim çocukluğumuzun efsane dizisi "
Kara Şimşek"teki sesli araç yönlendirme teknolojisi hayal değil gerçek olacak. İşte Türkiye, bu ufka bakarak kazanacak.
Özetle...
Gün, laf yerine iş üretme günüdür.