Bugün, haber sayfalarımızda ABD'nin yeni Ankara Büyükelçisi John Bass ile yaptığımız röportajın ilk bölümünü okuyacaksınız.
Türk-Amerikan ilişkilerinin seyri, iki ülkenin bakış açısı farklılıkları ile işbirliği alanlarına dönük çarpıcı görüşlerini bulacaksınız.
Büyükelçi'nin resmi beyanlarının yanı sıra izlenimlerimi, diplomatik cümlelerin satır aralarındaki mesajlarını da kişisel olarak yorumlamak isterim.
Önce ilk nokta... Büyükelçi Bass'ın, oldukça dinamik ve medyayı doğru okuyan bir ekibi var. Türkiye algısı, medyanın rolü, iç dengeleri noktasında iyi bilgilendiriyorlar.
İkinci nokta... Büyükelçi Bass, selefi Ricciardone'ye göre, Türkiye'nin özgün meseleleri ile ilgili beyanlarında daha titiz. Aynı hedefe dönük cümleler kursa da ince ayar yapmayı tercih ediyor ve Ricciardone gibi sert polemikler üretmeye meyilli görünmüyor.
Tabii işin bu tarafı zaman içinde test edilecektir.
Üçüncü nokta... Büyükelçi Bass, Ankara'daki önemli siyasi aktörler, temel tezler ve Türk tarihi konusunda dersine hayli çalışmış diplomat portresi çiziyor.
***
Gelelim kritik hususlara...
Birincisi... Pensilvanya ve paralel yapı... Büyükelçi Bass, sürecin ve olup bitenlerin farkında. Öznel ifadelerden kaçınmaya çalışsa da kanaatlerini paylaşıyor. İade sürecine ilişkin talepleri ciddiyetle ele aldıklarını söylüyor.
Sonra, dolaylı şartları eklemeyi ihmal etmiyor:
"Hangi temele dayanarak iade talebinde bulunulduğunun, ABD yasalarıyla nasıl eşleştiğini ve ABD yasalarının ihlaline ilişkin bir husus görüp görmediğimizi belirlemek için son derece dikkatli şekilde değerlendiriyoruz" diyor!
Paralel yapı ile ilgili tespitlere de diplomatik esneklikle değiniyor. Devletin içinden ve dışından bir dizi isimle ilgili ciddi iddia ve suçlamalar bulunduğu tespitini yapıyor.
Adil ve etkili yargı sürecinin önemine dair kanaatlerini paylaşıyor.
Anlaşılan o ki, Gülen ve paralel yapı tartışmaları ABD için
"özellikli" ve
"yakın takip altında". Türk yargısının kararına ve delillerin niteliğine dayalı
"bekle- gör-aksiyon al" stilinin ip uçları hissediliyor.
***
İkinci hassas nokta...
Suriye, Kobani ve PYD... Büyükelçi Bass'ın anlatımından çıkarımlarım şunlar:
1- ABD yönetimi de Esed'in meşruiyetini kaybettiğini kabul ediyor. Ama alandaki öncelik sıralaması Ankara ile tam örtüşmüyor.
2- Kobani, DEAŞ'ın aşırı güç yığması nedeni ile önemli merkez olarak sunuluyor!
Kobani, Sincar, Anbar vilayetleri, DEAŞ'a karşı yürütülen operasyonun eş değer unsurları gibi gösteriliyor.
3- PYD ise demokratik ve birleşik Suriye idealine yakınsadıkça muhalefetin parçası olarak meşru yapı sayılıyor.
İşte burası bamtelini oluşturuyor.
Hem Kobani üzerinden kurgulanan askeri senaryo hem de PKK'nın Suriye kolu olarak bilinen PYD'nin himaye ediliş biçimi Ankara-
Washington hattında gerilim faktörü olarak duruyor.
***
Üçüncü hassas nokta...
1915 Olayları... Burada, Ermeni tezlerini göz ardı etmeyen ama 1915 şartlarının dürüstçe ele alınmasını teşvik eden, Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'ın, Başbakanlığı döneminde yaptığı tarihi açılımın devamını önemseyen bir tarz söz konusu.
Ve son nokta... Çözüm Süreci... ABD yönetimi, süreci Türkiye'ye ait milli bir süreç olarak tanımlıyor.
Barışçıl çabaları desteklediğini belirtiyor. Türkiye'den bir yardım talebi olmadığını da vurguluyor.