Türkiye ekonomisi, "yaman çelişkilerle" yönetilmeye devam ediliyor. Bugünkü ikircikli durumun çok merkezli nedenleri söz konusu.
Sürdürülebilirliği de tartışmalı.
Ne demek istiyorum?
1- "Merkez Bankası bir yanda Hükümet politikaları diğer yanda" veya "Başbakan Yardımcısı Ali Babacan bir yana Hükümet bir yana" anlayışı piyasada hala hakim ve Ankara'yı derinden etkiliyor.
2- Büyümedeki yavaşlamanın yönetimi ile büyümenin yönetimi arasındaki fark önemini daha fazla hissettiriyor.
3- Enflasyonla-faiz arasındaki "neden-sonuç" ilişkisi...
Enflasyonun faizi tetiklediğini iddia eden klasik anlayış, faiz politikasının da enflasyon üretebildiğini dikkate almıyor.
***
Merkez Bankası Başkanı
Erdem Başçı'nın, uyarlama bir cümle olarak kullandığı,
"Siyasetçilerle tokalaşacak kadar yakın, yumruk yemeyecek kadar uzak" stili uzaktan hoş görünüyor.
Lakin yakından bakıldığında
"Küresel sermaye-
İstanbul", "
Anadolu sermayesi-Ankara" ikili yapısı da bu
"bürokratik tutum"dan kaynaklanıyor.
***
2015'te iç talebin biraz canlanması bekleniyor.
Merkez Bankası, piyasadaki canlanmanın kısa vadeli dış borçla finanse edilmesine sıcak bakmıyor. Bu gerekçe ile yurtdışından kısa vadeli borçlanmanın maliyetini artırdı. Bu kararın, IMF ve kredi derecelendirme kuruluşlarının son raporlarına yansıyan uyarılarına denk gelmesi de dikkat çekiciydi. Esasen 120 milyar dolar civarındaki kısa vadeli özel sektör-finans kesimi dış borç stokunun yarısının 1 yıldan kısa vadeli olduğu düşünüldüğünde ciddi hamle yapıldığı anlaşılıyor. Ancak...
Türkiye,
"Yüksek kur ve faiz altında, düşen cari açık, zayıf büyüme" sarmalı ile boğuşuyor.
***
Türkiye'nin, Merkez Bankası'nın tekil politikalarından ziyade, Merkez'i de içine alarak ezber bozmaya zorlayan bütüncül politikaları etkin ve vakitlice uygulaması gerekiyor. Ara malı ithalatını ikame edici yatırımların yeni finansman araçları ile desteklenmesi, yenilikçiliğe dayalı üretime özel imkanlar sağlanması, istihdam ve vergi reformlarının eş anlı uygulanması, özel tasarrufların yanısıra kamuda da tasarrufların artırılması, faiz tasarrufundan sağlanan kaynakların verimli alanlara kanalize edilmesi gibi...
***
Önümüz seçim...
Başbakan
Ahmet Davutoğlu'nun açıkladığı dönüşüm programları ve milli seferberlik çağrısı ortada. Hemen yarın sonuç vermesi aşırı iyimserlik olur. Haziran 2015 seçimleri başarı ile atlatılırsa Türkiye'nin önünde 4 yıllık fırsat penceresi var. Seçimi manipüle etmek üzere yığınla enstrüman devrede, başkaca sürpriz ataklar gelmesi de olası. Yüce Divan üzerinden siyasi dava güdülmesi de bu enstrümanlardan biri. TBMM'deki çoğunluğun, içine sinmeyen muhtelif görüntü ve beyanlara rağmen, perde gerisindeki paralel tezgahları görerek
"büyük istikrar projesi" uğruna takındığı tavrı bu yönüyle okumak gerek!