2015 yılı için milimetrik hesapların yapıldığı günlerdeyiz.
Hükümet için olduğu kadar piyasalar için de şapkayı önüne koyup düşünme zamanı.
Finans sektörü şimdiye kadar, ABD ve Avrupa'nın sıfır faizle bastığı parayı, çok küçük marjlarla alıp, Türkiye'deki hane halkına kredi açıp vaziyeti idare etti. Sade vatandaşın borç yükü, bize kredi veren ülkelerin ihracatı arttı. Merkez Bankası ise "kredi büyümesini frenleyeceğim, cari açığa önlem alacağım" diye kısa vadeli faiz silahını çekti ve tüm sisteme kemoterapi yaptı.
***
Şimdi, zorlu bir yıl daha başlıyor.
Jeopolitik ve dış ekonomik riskler iç içe geçiyor. Suriye'den yayılan güvenlik sorunları nedeni ile savunma harcamalarının artması muhtemel. Kur kaynaklı enerji faturasının vatandaşa yansıtılması da zorunlu.
Gıdadan sonra enerjinin de enflasyon baskısı kurması an meselesi.
ABD Merkez Bankası'nın parasal genişlemeyi durdurması ve gelişmekte olan ülkelere cazip kaynak girişinin kesilmesi öngörüler içinde. AB pazarında durgunluk, yeni açılan pazarlarda tekleme ihtimal dahilinde.
Ve bu tabloya, kredi derecelendirme kuruluşlarının negatif yaklaşması mümkün.
***
2015'te seçime gidileceği, paralel yapı ile mücadelenin keskinleşeceği de düşünüldüğünde, siyasi istikrar eşliğinde, riskleri bertaraf edecek faktörler şunlar:
1- Ekonomi yönetiminde mutlak uyum, kararlarda ince ayar.
2- Enflasyonun mutlaka tek hanede tutulması.
3- Büyümenin pozitif olması.
4- Bankacılık kesimine güven.
5- Körfez başta olmak üzere alternatif kanallardan sermaye girişi.
Bir bu kadar gerekli olan husus "Yeni başarı öyküsü!" Ama bu öykü, Başbakan Ahmet Davutoğlu'na geçen hafta aktarıldığı gibi kamu gayrimenkullerinin satışından veya piyango özelleştirmesinden geçmiyor. Rekabetçiliği artıracak "vergi, istihdam, enerji, devlet personel, kamu yönetimi ve eğitim reformu"ndan geçiyor. Allah'tan "Orta Vadeli Program" bu yönde şekilleniyor.