İkisi de tehlikelidir. Hem "iç" hem de "dış ispiyonculardan" bahsediyorum. Doğru söyleseler bir nebze... Ama çıkar sağlamak için kirli bilgi üretip ortalığı karıştırdılar mı durum farklı...
Gammaz sanatında mahir olan bu kişi ve gruplar, içeride ve dışarıda çift yönlü çalışırlar...
İçeridekiler, müzmin muhalif ve karamsardır. Sürekli spekülatif bilgi yayar ve piyasayı karıştırır. Bununla da yetinmez yalan yanlış duyumlarını dışarıdaki odaklara gerçek gibi satar.
Dışarıdaki tiplerin, Türk pasaportu taşıyanlarının bazıları kompleks içindedir ve kendi ülkesindeki negatif senaryoya yatırım yapar. Kraldan çok kralcıdır. Algı operasyonunu ya bizzat düzenler ya da alet olur. Bunların büyük ağabeyi Türkiye düşmanı yabancılar da teyakkuz halindedir. İçerideki kötü niyetli muhbirlerinden edindikleri dedikoduları dışarıda ciddi kanallara servis ederler. Sonra o haberler referans kabul edilerek içeride dalgalanma oluşturulması hedeflenir.
***
Dikkatinizi çekiyordur... Bu sıralar finans sektörüne gölge düşürmeyi amaçlayan bir dizi söylenti yayılıyor. Banka sayısı, hatta ismi verilerek kaygı pompalanıyor. Mali yapısı sorunlu bir katılım bankası ile ilgili hassas süreç bahane edilerek, sektör problemliymiş izlenimi yaratılmak isteniyor. Bizzat paralel finansal odaklar, "
Ben olmazsam senin gibi, seni de ederim benim gibi" anlayışı üzerinden adeta intihar saldırıları düzenliyor.
***
Hemen belirtelim; Türk bankacılık sektörü "
sermaye yeterlilik oranı, kârlılık ve aktif kalitesi" açısından endişeye mahal bırakmayacak durumda. Aynı şekilde sektördeki "
kamu denetimi, risk yönetimi ve önleyici tedbir alma kapasitesi" de üst düzeyde. Neyse ki bankalar da kredi kullanıcıları da mevduat sahipleri de işinde gücünde. Ama oyun kurucu karanlık zihniyet biliyor ki Türkiye'nin görünümünü bozmak için eğer ekonomik atak yapılacaksa, onlar için en ideal alan her vatandaşın ortak geçiş noktası konumundaki bankalar. Kiminin tasarrufu, kiminin kredisi, kiminin de ödemesi var. Bankalarla ilgili sansasyonel iddialar Allah'tan taraftar bulmuyor. Çok şükür, bir sokağın başında veya bir Twitter hesabında üretilen spekülasyonlar, öbür sokağa veya sosyal medya hesabına varmadan anlamını yitiriyor. Aksi olsa zaten bugün başka şeyleri konuşuyor olurduk.
***
Bütün bunlara rağmen dikkatli olmak lazım. Halen kamuoyunun gündemindeki katılım bankasının kanun karşısındaki ele alınış tarzı ve gelinen aşaması çok mühim. Gerek Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan'ın gerekse BDDK'nın bu dosyayı, mahremiyet sınırları içinde tutarak iyi idare ettiğini söylemek güç. Buradaki zorlu tablo, sektörün itibarına dönük her an yeni malzemeler bulunmasına da fırsat veriyor. BDDK içindeki bölünmüş tablo, üyelere yönelik tehditler ve karar alma yetersizlikleri başlı başına bir sorun.
İşte bu nedenle, "
Siyasi otorite, BDDK ve Bankalar Birliği" geniş zeminde bir araya gelerek durum değerlendirmesi yapmalı, gerek sade vatandaşa gerekse piyasa profesyonellerine açık, net ve doğru mesajlar vermeli!