Çözüm Süreci'ni rayından çıkarma çabaları bilmem dikkatinizi çekiyor mu? Başından itibaren "al-ver esasına dayanmayan, yüksek demokratik standartlarda entegrasyonu hedef alan" hayati süreç, şimdilerde üç ayrı sinsi tavır ortaya çıkardı.
Bir grup... "Gerçekten sonuç çıkabilir. Ama bu, bizim arzu ettiğimizin gerisinde kalabilir. Bildiğimiz yöntemlerle hedefimizi gerçekleştirelim" düşüncesinde.
Bir başka grup... "Gerilim ve baskı olmazsa tutunamayız. Halk üzerinde kontrolü kaybederiz. Nüfuzumuzu artıralım" kanaatinde.
Fırsatçı dar grup ise... "Suriye'nin kuzeyindeki (Kobani) IŞİD saldırılarından kaçıp Türkiye'ye sığınan Kürtler üzerinden devlete emrivaki yapalım" hesabında...
***
Gerek kamuoyuna yansıyan mesajlardan gerekse özel sohbetlerden hareketle güncel bağlamda şu hususları kayda geçirmekte fayda var:
MİT, İmralı ve Kandil'le bu hafta içinde bir dizi görüşme gerçekleştirdi. Kısa süre içinde dil ve üslup ayarına tanık olabiliriz.
Alandaki olaylar noktasında, tırmandırma stratejisinde gevşeme görebiliriz.
Ekim ayından itibaren ağır hasta hükümlülerin denetim altında tahliyesine imkân veren düzenlemeyi konuşabiliriz.
***
Ancak Ankara'nın kararı net... Başbakan
Ahmet Davutoğlu, Başbakan Yardımcıları
Numan Kurtulmuş,
Yalçın Akdoğan ve İçişleri Bakanı
Efkan Ala'nın HDP- İmralı- Kandil hattına mesajı çok açık:
"
Süreç var diye hukuksuzluklara göz yumulamaz. Hükümet'in asayiş olaylarını sineye çekmesi beklenemez. Her kim Çözüm Süreci'ni bahane ederek kamu düzenini bozmaya kalkarsa, karşısında devleti bulur. Çatışmasızlık dönemi sadece karakollara baskın yapılmaması değildir. Yol kesme, şantiye basma, iş makinesi yakma, haraç alma vb olaylar da eylemsizlik sürecinin parçasıdır. Aksini düşünen kaybeder!"