Piyasa oyuncularının Merkez Bankası'na güven duyması önemlidir. Para politikası çerçevesinin bilinmesi, en azından orta vadeli duruşun öngörülmesi de gereklidir. Ancak piyasa kurtları için Merkez Bankası "çantada keklik" olmamalıdır. Bir başka deyişle, Merkez Bankası'nın tutarlılığına "prim verilmesi" ile "yedeğe alınması" farklı şeylerdir. Sağı solu belli olmayan Merkez Bankası, piyasa istikrarı için ne kadar riskli ise hangi durumda, ne yapacağı önceden bilinen, hatta ne yapması gerektiği konusunda yön çizilen Merkez Bankası kimliği de o kadar risklidir. Merkez Bankası'nın "güven veren, eğiten ama yeri geldiğinde piyasaları terbiye eden" birkaç rolü olduğu göz önünde tutulmalıdır. Bu nedenle...
Ekonominin kaderi tek başına Merkez Bankası'na emanet edildiği algısı yanlıştır. Bu noktada, kurumsal açık bulunduğunu, hayati kararların sadece yetkin isimlere bırakılarak, bu açığın kapatıldığını kabul etmek durumundayız. Esasen, sistemde koordinasyon için oluşturulmuş gibi görünen, lakin giderek rutinleşen ve birbirini teyit eden yapı dikkati çekmektedir. Örneğin, faiz kararlarının verildiği Para Politikası Kurulu'na, oy hakkı bulunmamakla birlikte Hazine Müsteşarı veya görevlendireceği Müsteşar Yardımcısı katılabilmekte, ezber bozulmamaktadır. Bu haliyle "karma heyet" izlenimi veren Para Politikası Kurulu'nun yeniden inşası düşünülmelidir. Para Kurulu'nda, maliye ve finans politikalarının temsilcilerinin de yer alması, katkı sağlaması mümkündür.
Sistemin gözetimini üstlenen, özellikle ekonominin bütüncül yaklaşımla sağlığını ve geleceğini raporlayan uzman bir kuruma duyulan ihtiyaç giderek artmaktadır. Kalkınma Bakanlığı içinde eritilen Devlet Planlama Teşkilatı'nın yarattığı boşluk doldurulamamıştır. Doğrudan Başbakan'a bağlı, kadrosu 100'ü geçmeyen, stratejik bakış açısına sahip yeni bir planlama-danışma mekanizması gündeme alınmalıdır.
Para Politikası Kurulu "şeffaflığa" teşvik edilmelidir. Kurul toplantı tutanakları kademeli olarak kamuoyuna açıklanmalı, o kararların gerekliliği ve uygulamadaki sonuçları etkin biçimde tartışılabilmeli, Kurul iç tutarlılık testine tabi tutulmalıdır.
Başbakan, hiç olmazsa 3 ayda bir Ekonomi Koordinasyon Kurulu'na başkanlık etmeli, yılda en az 2 kez Finansal İstikrar Komitesi'ne katılarak, sevk ve idare noktasında dizginleri ele almalıdır.
Faiz başta olmak üzere muhtelif kararlarla ilgili tutum veya beyanlarda Başbakan yalnız bırakılmamalı, paydaş tabanı genişletilmeli, benzer konuları da içerecek şekilde, Ekonomik ve Sosyal Konsey işlevsel hale getirilmelidir.
NOT: Çözüm Süreci yeni bir aşamaya girmişken, bayrak üzerinden provokasyon yapanları şiddetle kınıyor, ülkenin kaderini belirleyecek adımların atılacağı bugünlerde sağduyunun hakim olmasını temenni ediyor, milletin sabrının sınanmasından vazgeçilmesi çağrısında bulunuyorum.