Bugün hakikaten tarihi bir gün olmaya aday. Ülkenin asli gündeminin "demokratikleşme arzusu" olması ise her şeyden önemli. Üstelik demokrasi deyince sadece kendisine yönelik özel düzenleme ve imtiyaz bekleyen elit azınlığın taleplerinin aksine bu kez "en alttakilere, itilip kakılmışlara, baskılanmış kesimlere yani milletin bizzat özüne dönük" adımlar atılması söz konusu. Belki daha mühimi; devletin dilediğine, dilediği kadar hak veya özgürlük veren, geleneksel tepeden inmeci anlayışındaki değişiklik olacak. Lütfeden devletten, hizmet eden devlete geçişte bir viraj daha dönülecek.
***
Şu an bazı itirazları duyar gibi oluyorum. Kürt kökenli vatandaşlar adına siyaset yaptığını iddia eden silahın gölgesindeki gruplardan veya Alevi yurttaşları temsil ettiğini savunan çevrelerden yükselen seslere de kulak vermeye çalışıyorum. Ama ne Kürtlerin taleplerini siyaset yoluyla tek başına karşılayan kurumsal bir yapı mevcut ne de Aleviler sanıldığı kadar homojen bir topluluk. Lâkin yine de Gezi eylemlerinden bu yana farklı gelişmelere ve tepkilere tanık olduğumuz da bir gerçek. Siyaseten gelişemeyen parlamenter muhalefet yüzünden, sokakta alternatif muhalefet örgütleme çabalarını birlikte izledik. Esasen, demokratik muhalefeti arama çabasına diyecek bir şey yok. Ancak bu arayışın şiddete bulaşması, başlangıçtaki masumiyetini kaybetmesi, organize örgütlerin eline geçmesi, içeriden ve dışarıdan başka amaçlara alet edilmesi başlı başına meseleydi. Ve bu nedenle, kolluğun sert müdahalesi ile karşılandı. Maalesef can kayıpları yaşandı. Gönül kırıklıkları oluştu. Belli odaklar iyice bilendi. Kutuplaşmayı teşvik edenlere gün doğdu. Yara kaşındıkça kaşındı. Doğrusu, siyasetin keskin dili de bu tabloyu derinleştirdi. Hata yapanların henüz hesap vermemesi ise kardeşlik bağını zayıflattı.
***
Ama bugün yeni bir gün. Dünün acılarını paylaşma, yaralarını sarma günü. "
Acıyı acıyla yarıştırmanın bırakılması gereken bir gün."
-İktidara destek verilsin, verilmesin- Demokrasiye sahip çıkma, daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük isteme günü. İki yanlıştan bir doğru çıkmayacağını görme günü. Zaten Türkiye çağdaş dünyayla uyumlu bir yere gidecekse bu, demokraside bir üst aşamaya geçilmesiyle başarılacak. Veya Türkiye patinaj yapacaksa bunun nedeni de demokratik toleransı yerleştirememesi olacak.
Kaldı ki...
Açıklanacak Demokratikleşme Paketi'nin mutlaka "
Ekonomik özgürlük alanını genişleten, hukuki belirsizliği azaltan, bürokratik direnci kıran, devlet yönetiminde sürprizlere yer bırakmayan" yeni düzenlemelerle de desteklenmesi şart. Yani... "
Ekonomik Liberalleşme, Ekonomik Demokratikleşme Paketi"nin de açılması gerekli. Bu yönde hazırlıklar yapıldığı, yatırım ortamını iyileştiren, piyasaya verilen yasal güvenceyi pekiştiren, bürokrasiyi sadeleştiren kararlar alınmakta olduğu biliniyor.
Son olarak şu hususu da belirtelim. Paketlerin geldiği noktaya rağmen Hükümet'in iç değerlendirmelerine hâkim olan şu görüş büyük fırsat:
"
Son 11 yılda, demokratik reformların sağladığı özgürlükler ve ekonomik istikrarın temin ettiği refah artışı sayesinde yepyeni bir toplum düzeni ortaya çıktı. Devlet yönetimi ise toplumun eriştiği düzeyi ve ihtiyaçları karşılayacak kadar yenilenemedi. Bundan sonra hedef, kamu yönetiminin halkın beklenti ve isteklerine göre yeniden inşası olmalı!"
NOT
Hâlâ merak edilen Tüpraş'taki inceleme sürecine,
Meclis Dilekçe Komisyonu'nun el attığı Maliye'deki mağduriyetlere,
Yeni Orta Vadeli Plan'ın vaatlerine ilk fırsatta değineceğim!