Neredeyse Tanzimat'tan bu yana bu ülkede önemli reformlar hep dış dinamiklerle gelişti, sonra içeriye mal edildi. İstisnalar dışında, temel insan hakları alanında da ekonomide de büyük değişimlerin itici faktörü dışarısı idi. Geçiş dönemlerinin zor koşullarında uluslararası kuruluşların istekleri ağır bastı. Buna rağmen medeni dünyanın standartlarına uyum da gözetildi.
Ama bu kez farklı.
Demokratik kalitenin yükseltilmesi daha çok iç dinamiklerden kaynaklanıyor. Bu nedenle, 30 Eylül Pazartesi günü açıklanacak Demokratikleşme Paketi'ni cesaretlendiren, daraltılmış kapsamını genişleten, ileriye yönelik iddialı vaatler içeren yaklaşımını önce stratejik açıdan okumak gerekiyor. Ülkeyi yönetenler, içerideki beklenti ve talepleri değerlendirerek, adımlar atmayı göze alıyor. Ve bu kez içeride kat edilecek mesafenin dışarıya sunumu düşünülüyor. Ayrıca, 30 Eylül 2012'de gerçekleşen AK Parti Kongresi'nde ilân edilen 62 maddelik yol haritasının, tam bir sene sonra pakete dönüşmesi de "siyasi söze sadakat" değeri taşıyor.
***
Bu noktada, Başbakan
Tayyip Erdoğan'ın, "
Bu paket, 11 yıllık sürecin devamı olacak. Ama asla bir son olmayacak... Bu, sosyal, siyasi bir yaklaşımdır. Sosyal ve siyasi paketlerin sürekli olarak güncellenmesi esastır" açıklamasına da ayrı bir parantez açmak durumundayız. Başbakan'ın bu beyanı iki açıdan dikkate değer:
1- AK Parti iktidara geldiği günden itibaren tüm vesayet odaklarına karşı mücadelesinde halkın iradesine ve yapısal reformlara yaslanarak ayakta kaldı. İktidarın devamı da siyasi pedalın çevrilmesinden yani demokratik reformların zamana ve zemine uygun olarak kesintisiz devamından geçiyor.
2- Hafta başında kamuoyu ile buluşacak paket,
"demokratik yürüyüşün bir kilometre taşı" olarak tanımlandığı için müzmin takıntılı çevrelerden gelebilecek,
"Dağ, fare doğurdu" tarzı itirazların anlamı olmayacak. Veya bu odaklar, demokratikleşmeyi kendi
"korku dünyalarından" halka yansıtmayı denese de bu çabalar nafile kalacak.
***
Reformların en zor yanı ise ilk defa makro alandan mikro alana yönelmesinde gizli. Şimdiye kadar yapılan düzenlemelerin ağırlıklı bölümü uygulamadaki genel aksaklıkların giderilmesi sonucunu verdi. Oysa yeni paket Kürt kökenli vatandaşlardan azınlıklara, Alevi yurttaşlardan muhafazakâr kesimlere kadar geniş bir yelpazede yarına büyük umut bağlayanların ihtiyaçlarına cevap niteliği taşıyacak. Kimlikleri, mezhepleri, inandıkları gibi yaşama arzuları hep baskılanan toplum grupları, demokrasi açığının doğrudan kendilerine fatura edilen yükünden kurtulabilecek.
***
Ve muhalefet partileri...
Onların işi gerçekten çok güç. Demokratikleşmeye kategorik olarak karşı çıkmaları mümkün değil. Böyle bir deneme, siyasi varlıklarını inkâr etmeleri olur. Paketteki kimi çözümlere tek tek itirazlarını sıralasalar, seçmendeki karşılıkları zayıf kalır. Olsa olsa,
"Biz de önerilerde bulunmuştuk" diyebilirler. Veya...
"Bunlar yetmez" diyen de,
"Ülkedeki fay hatlarında kırılmaya yol açar" diye kâbuslarını hortlatanlar da çıkar. Lakin her üç durumda da muhalefet, demokratik özgüven sorununu aşamaz ve vizyon körlüğüne mahkûm edilir!