Önceki gün AB Bakanı Egemen Bağış'la bir televizyon programında idik. Gazeteci Emin Pazarcı'nın "İnce Çizgi"sinde pek çok meseleyi ele aldık... Suriye, çözüm süreci, Cumhurbaşkanlığı seçimi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na adaylık, Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda ile CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu arasında gelişen polemik, yeni açılacak fasıllar, Kıbrıs Rum Kesimi'nin tutumu, vizelerin kaldırılması vb. Ben, üç konu üzerinden izlenimlerimi paylaşmak istiyorum.
1- "Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı'na aday olacak mı?" sorusuna Bakan Bağış'ın verdiği yanıt: "Sayın Genel Başkanımızın Cumhurbaşkanı olmasını ben isterim. Çok da yakışır, çok da başarılı olacağından şüphem yok. Şu anda parti içinde pek çok kişinin bunu dillendirdiğine şahitlik ediyorum. Ancak bunun vakti zamanı geldiğinde, istişareler başladığında o günün koşullarında değerlendirmeler yapılır. Ondan sonra karar verilir."
Bu arada Bağış'ın, İstanbul Belediye Başkanlığı ile ilgi soruma yanıtı diplomatikti. Ama ben, partinin takdirine göre, gönlünden geçtiği sonucuna vardım.
2- Bağış'ın, CHP lideri Kılıçdaroğlu'na yönelik ağır sözleri... Bir siyasi parti genel başkanının hemen her bakan tarafından değişik nedenlerle yorumlanma biçiminin düz aktarımı: "Kendi Başbakanına etmediği hakaret ve terbiyesizlik kalmadı. Suriye'deki eli kanlı diktatör Esed'i, kendi Başbakanını eleştirdiği kadar eleştirebilmiş değil."
3- 26 Haziran 2013. Brüksel'de "Bölgesel Politikalar- (22)" faslının açılışı. Türkiye'nin, AB'deki suni blokajlar olmasa 15 faslı kapatıp, 12 faslı hemen açabilecek düzeyi. Kıbrıs Rum Kesimi'nin 14 faslı bloke etmesi. Buna karşın Türk hava sahasını kullanamadığı için 45 milyon Euro ekstra yakıt bedeline katlanması, Türk limanlarına yanaşamadığı için 100 milyon Euro'yu aşan kayba uğraması.