Almanya Başbakanı (Şansölye) Angela Merkel, bugün Ankara'da. Merkel liderliğindeki Almanya'nın Ankara ile ilişkileri hep "zoraki" oldu. Zorunlu birliktelik filminin bu son perdesinde iki tarafın öncelikleri farklı. Şansölye, ağırlıklı olarak "ekonomik" gündemle masaya oturacağını daha Berlin'deyken hissettirdi. Oysa Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ajandasında "siyasi" konular en az ekonomik olanlar kadar ön planda.
***
Almanya hem Türkiye ile yakın bağları bulunan hem de Türkiye'deki tüm yaraları kaşıyabilen ilginç bir ülke. Alman diplomasinin bu yanına Türk kamuoyu gerçek anlamda hiçbir zaman nüfuz edemedi. "
Kürtler, Aleviler, aşırı milliyetçi gruplar, radikal dinci unsurlar" Almanya'nın hep radarına girdi. Türkiye'den Almanya içine taşınan bu değişik inanç ve fikir odakları sürekli koz olarak tutuldu.
Terör örgütüne silah bıraktırma görüşmelerinin hız kazandığı bu dönemde Almanya'nın tutumu pek çok açıdan gösterge olacak. PKK'nın mali kaynaklarının kurutulmasından örgütün yönetici kadrosundaki isimlerin iadesine kadar... Alman politikacılar bu konuda ciddi adım atmaya hiç yanaşmadı. Çoğu zaman, "
PKK'lılara operasyon yaparsam burası da karışır. Bana doğrudan zarar vermedikçe harekete geçmeyeyim" stratejisi izledi.
***
Tabii Almanya deyip geçmemek lazım. Öyle bir ekonomi ki krizdeki Avrupa'nın lokomotifi konumunda. 2012 ihracatı ise Türkiye'nin 2023'te erişmek istediği 500 milyar dolarlık ihracat hacminin üç katı. Ama o Almanya'da bile Avrupa'yı bekleyen kaderden sıyrılabilmiş değil. Zira yaş ortalaması Türkiye'de 30 iken Avrupa'da 45. Üstelik Avrupa'da 65 yaş üstü nüfusa her yıl 2 milyon yaşlı ekleniyor. Ekonomi Bakanı
Zafer Çağlayan'ın, Başbakan Erdoğan'a sunduğu rapora göre, gelecek 10 yılda Avrupa'da 1 milyon 600 bin şirket kapanacak. Çünkü bu patronlar işini devredecek ikinci nesli bulamayacak. İşte bu yüzden Almanya Türkiye'ye, Türkiye de Almanya'ya muhtaç.