Madem "dişe diş mücadele" dönemi başladı; o zaman bir adım ilerisini görmek, bazı soruları sormak ve ortak akılla yanıtlarını bulmak zorundayız.
Örneğin, "1990'lara mı dönüyoruz?" kaygısı nasıl giderilecek? Veya, "BDP'ye verilen 2.5 milyon oy ne olacak?" Çok daha önemlisi... "Kürt siyaseti nasıl özgürleştirilecek?"
***
Güvenlikçi politikaların nihai çözüm üretmediği bilinen bir gerçek...
Şimdi deniliyor ki...
"
Terör örgütünün silahlı kapasitesi kırılacak, örgütten medet uman siyasetin önü kesilecek!"
Zaten bugün sürdürülen sert mücadelenin arka planında, PKK'dan arınmış Kürt siyasetine fırsat yaratma çabası da var.
Örgüt de bunu bildiği için hem kan dökmeye hem de intihar saldırısı niteliğindeki eylemlerle güçlü olduğu izlenimini vermeye çalışıyor. Yaklaşan yerel seçimleri silahlı politikasının son kalkışma aracına dönüştürmeye uğraşıyor.
İşte burası çok önemli... Terör örgütü, Ankara'nın öngördüğü biçimiyle son kozunu kullanıyor, çocuk yaşta teröristlerden medet umuyor, onları kitlesel olarak ölüme sürüklüyorsa ne âlâ?
Bu demektir ki PKK'nın dehşet salma oyunu sona ermek üzere...
O zaman önümüzde tarihi bir fırsat penceresi var demektir! Ama bu hesap, sanki zamanla yarış riski içeriyor...
Zira, karşımızda İran, Suriye ve Irak'tan açık, İsrail hatta ABD'den örtülü destek alan bir şebeke var. Bu yüzden, bir çırpıda tasfiye edilmeyebilir.
2013 sonbaharındaki mahalli seçimlere kadar bölgeyi siyaset yapılamaz hale getirmeyi hedefleyen kirli stratejinin mimarları, silahlı taşeronlarını ayakta tutmayı deneyebilir!
Dağda öldürülen her PKK'lı terörist, örgüt için "
ceset siyasetine" dönüşebilir.
"
Dağdan iniş şansı göremeyen, dağa çıkış için bahane arayan Kürt genci" gerçeği ise bugünkü sorunu birkaç yıl içinde farklı boyutlara taşıyabilir.
BDP eksenine blok oy veren 2.5 milyon insan, örgüt korkusunun yanı sıra dağda kalan aile fertleri nedeniyle de PKK'nın yörüngesinden çıkamayabilir.
Teröristlerle kucaklaşan BDP'li vekillerin dokunulmazlığı kaldırılırsa, "
Dağdan ve silahtan başka seçenek bırakılmıyor ki... İşte KCK tutuklamaları ortada" iddiası bölgesel taban bulabilir.
***
Şurası açık ki... Doğu ve Güneydoğu'dan AK Parti'yi çektiğinizde, Türkiye bugün tüm kaygılarıyla baş başa kalabilir.
Terör sorunu ile Kürt sorununu ayrıştırabilen tek siyasi oluşum AK Parti. Merkez siyasetin bölgede tutunabilen, teröre rağmen ezici Kürt çoğunluğuna umut veren kurumsal yapısı da AK Parti'dir.
Lakin... Uludere olayı, Kürtlerle Ankara hatta AK Parti arasındaki gönül köprüsünün taşıyıcı ayaklarını yıkmıştır.
Teröristle, sade Kürt vatandaşını ayrıştırma yaklaşımı yer yer kesintiye uğramıştır.
Demem o ki... Silaha silahla karşılık verilsin...
Kırsalda, kent merkezinde pusu kuran hainlere bedel ödetilsin...
Ülkenin her yerinde yüreklere gömülen şehitlerin, bu ülkenin birliği ve bütünlüğü uğruna hayatlarını feda ettikleri hiç unutulmasın!
Askere, polise daha fazla moral, daha fazla teçhizat, daha fazla mali imkân verilsin...
Hepsine "
evet!" Ama... Her şeye rağmen...
Demokratikleşme süreci ertelenmesin.
4. Yargı Paketi rafa kalkmasın...
Bölge insanına BDP'lileri paketleyip iade etmek yerine, demokratikleşme paketi de verilebilsin...
Hiç olmazsa siyasi aktörlerden birileri...
Terör örgütünün yeni yöntemlerini ve bunu önlemeye dönük önlemleri anlattığı ölçüde yarına ilişkin sivil reçetenin yeni kalemlerini de açıklayabilsin!
Emin olun dağı kurutmanın yolu Ankara'dan geçiyor...