Geçtiğimiz hafta Başbakan Tayyip Erdoğan'ın katılımı ile gerçekleştirilen TL'nin yeni simgesinin tanıtım toplantısı iki açıdan dikkate değerdi:
1- Hükümetin, ülke yönetimi ve ekonomideki kırmızı çizgilerinin teyidi.
2- Paraya bulunan simgenin demokratik bir seçimle yapılması gereği.
Başbakan, Merkez Bankası'ndaki konuşması sırasında "istikrar" başlığı altında üç konuya vurgu yaptı:
1- Siyasi istikrar
2- Fiyat istikrarı
3- Finansal istikrar.
Aslında bu üç konu birbiri ile doğrudan bağlantılı.
1- Siyasi istikrar, "güven ve öngörülebilirlik" açısından gerekli.
2- Fiyat istikrarı, düşük enflasyon noktasındaki kararlılık ve gelecek planlaması açısından önemli.
3- Finansal istikrar ise bankacılık sektöründen tereddüt duyulmaması ve ödeme sistemlerinin sorunsuz işlemesi açısından hayati değerde.
Halihazırda Türkiye'yi bölgesel güç olarak farklılaştıran motor faktörler de bunlar. Bir yandan "aktif dış politika" diğer yandan "güçlü ekonomi."Ekonomideki dengeleri bozabilecek üç risk söz konusu:
1- Ortadoğu'da, İran veya Suriye kaynaklı çatışma olasılığı.
2- Faiz lobisinin iç ve dış odaklarından gelebilecek kontra ataklar.
3- Ekonomi yönetiminin aşırı özgüvenle hareket etmesi ve yapısal düzenlemeleri ötelemesi.
Şurası açık gerçek ki "üç boyutlu istikrarı" koruyabilen Türkiye'nin yükselişi önlenemez. Emin olun, MİT ekseninde çıkan krizin gerisinde bile uluslararası aktörlerin Türkiye'yi istikrarsızlaştırma ve yakın coğrafyamıza dönük planlarına siyasi iktidarı birebir uymaya zorlaması yatıyor. Bu yüzden güç yoğunlaşmasına kapılmadan, makul eleştirilere kulak tıkamadan, daha dikkatli ve titiz olmak gerekiyor.