CHP'nin olağanüstü kurultayı için "Arena"dan daha uygun bir yer bulunamazdı herhalde. Ankara Arena Kapalı Spor Salonu, "aynı amaca" ancak "farklı hedeflere" odaklı hesaplaşmaya sahne olacak. Kurultay arenasına çıkan ana muhalefet partisinin "kimlik bunalımını"isim ve planlar bazında analiz ettiğimizde, çarpıcı sonuçlara ulaşıyoruz. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun siyasi akıbetini değerlendirmeyi en sona bırakarak, devam edelim.
Taraflardan biri eski Genel Sekreter Önder Sav. Düne kadar Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığını belirleyen isim olan Sav'ın, bugün CHP delegesi olarak kalabilmesi bile Kemal Bey'e bağlı. Sav'ın hedefi, tüzük kurultayı bahanesi ile CHP liderliğini sorgulamak, en azından surda gedik açarak seçimli kurultaya kadar fay hatlarını tetiklemek. Önder Bey'in "partide eksen kayması var"söylemi üzerinden 300'ün üzerinde delegeyi manipüle etmesi "başarı" olarak sunulabileceği gibi, bizzat kendisinin yazdığı 1.200 delegeden çoğunluk üretememesi de "başarısızlık" olarak okunabilir. Sav için, bundan sonrası için yapılan tanım belli: "Baştaki için baş ağrısı."
Eski Genel Başkan Deniz Baykal'a gelince... O, tam anlamıyla "yaman çelişki" içinde. Kurultaya ağırlığını koymak istiyor ama bu şansı bulamıyor. Kurultay'da boy göstermese, gelecekte sözünü dinletme avantajını kaybediyor. Baykal, yüksek sesle dile getirmediği eleştirileri ile aslında klasik CHP tabanının hislerine tercüman oluyor. "Etnik ve mezhep temelinde kadro yoğunlaşması yaşanan, Atatürk'e sahip çıkamayan, bulanık sularda yüzen, ABD'nin bölgesel projelerine açık CHP" profili, özünde delegelerde karşılık buluyor. "Akil adam" rolü ile uyarı yapan ama tespitlerinin gereği yapılmayan Baykal, geçmişteki kadar güçlü değil.