Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

IMF iyi bir yol arkadaşı mı?

Ekonomi, "güven, huzur ve istikrar" ister. Öngörülebilirlik arttıkça yatırım da tüketim de artar. Risk algılaması başlarsa yatırım da talep de ertelenir. Risk primini ise kamu maliyesi ve borçlanma göstergeleri kadar, siyasi faktörler de belirler. Bu gözle bakıldığında 2010'un, piyasa kaynaklı kaygıların nispeten azaldığı, siyasi gelişmelerin finansal tercihler üzerindeki etkisinin daha belirgin hissedildiği bir yıl olacağı söylenebilir. Genel seçime doğru geri sayımın başladığı, kurumsal çatışma havasının yayıldığı böylesi dönemde, ekonominin otomatik pilota bağlanmak istenmesi her yönüyle değerlendirmeye değer. Sözünü ettiğimiz konu, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın öncü sinyalini verdiği, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ise partisinin MYK Toplantısı'nda teyit ettiği olası IMF destekli program.

***

Babacan'ı yakından tanıyanlar, etkin nakit yönetimine, bankacılık sisteminin sorunsuz işleyişine, bütçe açığının azaltılmasına dönük temel yaklaşımını iyi bilirler. Bu nedenle Babacan'ın, IMF ile çalışmayı, bir tür sigorta gibi gördüğü ve sıcak baktığı söylenebilir. Nitekim Mayıs 2009'da ekonominin direksiyonuna geçtiği andan itibaren, IMF kriterlerini ihmal etmeyen bir dizi önlemin hayata geçmesini de sağladı. Daha geçtiğimiz yaz ortasında yapılan dolaylı vergi artışları, sektörel vergi indirimlerinden vazgeçilmesi, 2010 Bütçesi'nin kontrollü mali sıkılaştırma içeren dengesi hep IMF hesaba katılarak atılan adımlardandı. 2009'un son günü başlayan ve yeni yılın ilk günlerine yayılan seri zamlarla kaynak yaratma çabası, yeniden canlandırılmaya çalışılan özelleştirme süreci, yine Babacan'ın IMF ile sürdürdüğü görüşmelerin parçası olarak görülebilir. Yakında iki kritik yapısal düzenleme bu tabloya eşlik edebilir.
1- Yeni Gelir Vergisi Yasası sayesinde hem harcamaların sorgulanması ile gerçek servet unsurlarına erişim mümkün olacak hem de hayat standardı esasını çağrıştıran göstergelerle vergi tabanı genişletilmeye çalışılacak.
2- Yerel yönetimlerin öz gelirlerini artıran, kent vergilerini içeren tasarı da yapısal önlem takvimi içinde yerini alacak.
Klasik sayılacak reçeteyi önden yüklemeli kararlarla uygulama aşamasına taşıyan IMF'nin, bunun karşılığındaki tavizlerine gelince... Vergi denetiminin özerkleştirilmesi yerine denetim standartlarının reforme edilmesine, alt gelir gruplarında iyileştirme yapılmasına ve sosyal harcamalara razı edildiğini belirtebiliriz.

***

IMF destekli iki yıllık programın, ana hatları ile hükümetin Orta Vadeli Programı ile uyumlu olduğu da savunulabilir. Ancak IMF'nin, AK Parti yönetiminde istekle beklendiğini düşünmek yanıltıcı olabilir. Babacan'ın aksine IMF'yi gereksiz görenlerin sayısı az değil. Küresel krizde en kötü günlerin geride kaldığını, zorlu dönemecin geçildiğini ileri süren parti kurmayları, IMF'nin ekonomik büyümeyi ve özel sektörün rekabet hızını frenlemesinden endişe duyuyor. Bu tezin sahiplerine göre IMF, borç yönetimini teminat altına alacak ama Türkiye için arzulanan sıçramayı yaratmayacak. Öncelikle IMF'den aktarılacak kaynak anında döviz üzerinde baskı kuracak. Kur, gerçekçi değerden uzaklaşacak. İç piyasada tekleyen firmaların 2009'da iyi kötü devam ettirdiği ihracat, 2010'da zorlanacak. Dolar bazında asgari ücret artacak. İşletmeler yeni istihdamdan kaçınacak. Zaten zayıf seyreden talep, ekonominin harekete geçmesini sağlayacak düzeye erişmeyecek. Yılın ikinci yarısından itibaren Merkez Bankası faiz artışlarına başlayacak, kredi faizleri de bundan etkilenecek. Özellikle KOBİ'lerin kredi kullanımındaki iştahsızlık uzun döneme yayılacak. IMF anlaşması, daha çok sıcak para operasyonuna yönelen yerli ve yabancı sermayeyi rahatlatacak.
Görüşler böyle. IMF, iki ucu keskin bıçak. Tıpkı kortizon gibi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA