Türkiye, küresel krizin etkilerini hissettiği ortamda bir yıldır IMF'siz yol almaya çalışıyor. Aslında, IMF destekli program olmadan da krizin yönetilebileceğini düşünen ilk isim eski Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren'di. Ancak bugün gelinen noktada durum değişti. Öncelikle, IMF anlaşması, piyasalarca "ön koşul" haline getirildi. İkinci olarak, ekonominin amiral gemisine son IMF düzenlemesini başarıyla sonuçlandırmış bir isim atandı, Ali Babacan.
Bir ara Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Türkiye'nin eskisi kadar dış finansmana ihtiyaç duymadığını söylese de IMF gerçeğini o da kenara itmedi. Finansman gereği kadar "yapısal reformlar, fiyat istikrarı ve sürdürülebilir büyüme" adına IMF'ye dönüldü.
IMF ile ilişkiler, geçtiğimiz ay Washington'a iletilen "çerçeve belgeye" yanıt gelmesi aşamasında. Peki, AB'ye sunulan Katılım Öncesi Ekonomik Program'daki revize hedefler, 3 yıllık yeni IMF anlaşmasının temelini oluşturabilir mi? Doğrusu bu soruya rahatlıkla "evet" demek mümkün değil. Zira, IMF'nin sinyalleri bu yılki ekonomik daralmanın öngörülenden daha fazla olacağı yönünde. Oysa hükümetten yansıyan hava çok farklı. Önce Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, son çeyrekten itibaren krizden çıkılacağını savundu, sonra Başbakan Tayyip Erdoğan, krizin artık geride kalmakta olduğunu açıkladı. Tüm bu değerlendirmelerin 3 önemli yönü var. 1- Dünya krizi ne zaman aşacak? 2- Türkiye, IMF ile ne zaman anlaşacak? 3- Ek önlemler ne zaman alınacak?
I-) İçeriye umut aşılansa da dışarıda durum değişik. Bir süre önce ABD'de "beyin fırtınası" na katılan Merkez Bankası Başkanı Yılmaz'ın yakın çevresine aktarımları küresel krizden nihai çıkış aşamasına gelinmediğini teyit ediyordu. ABD, Credit Default Swap (CDS) olarak bilinen kredi temerrüt takası sorununu kökten çözmüş değil.
II) Türkiye, bu yıl IMF-Dünya Bankası toplantılarına ev sahipliği yapacak. Piyasaların krize karşı sigorta olarak gösterdiği IMF ile Türkiye arasında finansman içerikli bir program olmaması ciddi handikap haline gelebilir.
III) Olası IMF düzenlemesi üç ana eksene oturacak. a) Mali kural. b) Mali önlem. c) Yapısal adım. Ekonominin orta uzun vadeli görünümünü güvence altına alacak "mali kuralda" uzlaşma sağlandı. Harcama kısıcı ve gelir artırıcı önlemler de alternatifleri ile hazır ama siyasi irade şekillenmedi. Bu nedenle yenilenen hükümetin bugünkü ilk ekonomik kurul toplantısı önemli. Ve yapısallar. Özellikle mahalli idareler ve belediye şirketlerinin denetimi, yerel gelirlerin artırılması, vergi yönetiminin bağımsızlığı, elektrik ve doğalgaz piyasasının liberasyonu, esnek çalışma konusu acil müdahale bekleyen alanlar.
Netice olarak, "kabine değişikliği, IMF pazarlıkları derken son dönem bürokrasisinin de değişmesi gereği birlikte düşünülmeli." Bu üç ayak sağlam değilse hem icraat hızı hem de sonuç alma tarihi ötelenebilir!