5 Kasım'da ABD'ye Başkan seçilen Donald Trump'ın atacağı olası adımlar bugünkü fiili durum üzerinden değerlendiriliyor. Ancak mevcut durum üzerinden yapılan spekülasyonların hepsi askıda kalabilir. Zira Trump'ın başkanlık koltuğuna oturacağı 20 Ocak'a kadar daha iki ay var. Koskoca iki ay.
Bir daha öldürmeye kalkarlar mı bilinmez. Ancak bu iki ayda dış politikada yaşanacak gelişmeler, Trump'ın vaatlerini ya da kabinesi üzerinden çizilen projeksiyonları boşa düşürebilir.
Evet, Oval Ofis'te Joe Biden ile el sıkışan Trump, barışçıl bir görev değişimini dört gözle beklediğini söyledi. Ama Trump, Beyaz Saray'dan çıktıktan sonra Biden yönetimi (yoksa Harris mi demeliyiz) barışı dinamitleyiverdi. Yıllardır atmadığı adımı atıp Ukrayna'nın, ABD yapımı Ordu Taktik Füze Sistemleri'ni (ATACMS) Rus topraklarında kullanmasına izin verdiğini açıkladı.
Bu Ukrayna'daki savaşı durdurmayı vaat eden Trump yönetimini şimdiden sabote etmek değilse nedir? Nitekim Trump'ın en yakın dış politika danışmanı Richard Grenell, "İktidardan ayrılmadan önce savaşı tırmandırıyorlar" diyor.
Biden'ı kınayan Cumhuriyetçi Kongre üyesi Marjorie Taylor Greene de, "Amerikan halkı, 5 Kasım'da, tam da bu tür kararlara karşı oy verdi. Yabancı ülke savaşlarını finanse etmek istemiyor" diye çıkışıyor.
Trump'ın oğlu Donald Trump Jr. ise daha açık konuşup ülkenin trilyon dolarlık askeri endüstrisini işaret ediyor, "Babama, barışı sağlama ve hayatları kurtarma şansı bırakmadan üçüncü dünya savaşını başlatmak istiyor gibi görünüyorlar" diyor.
Karşı taraftan, Rusya'dan gelen açıklamalar da benzer istikamette. Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, "Eğer böyle bir karar alındıysa, bu, ABD'nin bu çatışmaya müdahil olması açısından yeni bir durum anlamına gelir" diyor ve ekliyor: "Washington ateşe benzin döküyor."
Putin'in de daha önce Batılı ülkeleri böyle bir hamleye karşı uyardığını ve NATO'nun Ukrayna savaşına "doğrudan katılımı" anlamına geleceğini söylediğini biliyoruz.
Trump işbaşı yaptığında kucağında Rusya ile ilişkileri geri döndürülemez seviyeye gelmiş bir ABD bulabilir.
***
SURİYE'DE PROVOKASYONLARA DİKKAT
Trump'ın nasıl davranacağı merak edilen bölgelerden biri de Suriye. Senato'ya Sağlık Bakanı olarak önerdiği Kennedy, Trump'ın kurmaylarına Suriye'den çekilme hazırlıklarına başlamaları için şimdiden emir verdiğini söyledi.
Ancak Biden yönetimi, tıpkı Ukrayna'da yaptığı gibi giderayak bir provokasyonla Trump'ın Suriye'nin kuzeyindeki 500 ABD askerine takviye yapmak zorunda kalacağı bir ortam hazırlayabilir.
Ellerinde bu iş için kullanacakları pek çok tetikçi var. Bugünlerde her türlü can simidine ihtiyacı olan PKKYPG var. IŞİD markası var.
Hiç kimse yoksa İran'a müzahir onlarca silahlı çete var.
***
BÖYLE HEDİYE Mİ OLUR?
Hizbullah ile İsrail arasında 21 Ekim'de başlayacak ve 60 gün sürecek bir ateşkese dair iddialar şüphe uyandırıcı. Kimileri bu olası ateşkesin Netanyahu'dan Trump'a jest olduğunu söylüyor. İyi de o hâlde ateşkes neden tam da Trump'ın göreve geleceği 20 Ocak'ta bitiyor?
"Bütün savaşları durduracağım" diyen Trump koltuğa oturduğu gün, İsrail-Hizbullah arasındaki ateşkesi bitirmek nasıl bir hediye olabilir ki? Eğer 20 Ocak'ta bitecek ateşkes iddiaları doğruysa ve bu bir jestse de ancak Tahran'daki mollaların Trump'a bir armağanı olabilir.
***
YUSUF TEKİN DOĞRU SÖYLEMİŞ
CHP, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in kendilerine yönelik şu sözleri üzerine suç duyurusunda bulundu:
"Ben laiklikten, bütün vatandaşların hangi dine inanırlarsa inansınlar dini inanç ve ibadet hürriyetinin devlet garantisi altına alınmasını anlıyorum. Sen neyi anlıyorsun? Sen Müslümanların inanç özgürlüğünün prangalar altına alınmasını, yasaklanmasını anlıyorsun. O zaman ikimizin laiklik anlayışı arasında kuşkusuz fark var. Ben evrensel laiklikten yanayım, sen Türkiye'ye özgü kendi bulduğun laiklik kavramını bana dayatıyorsun. Bu olmaz. Senin laiklikten anladığın şey şu: Üniversiteye başörtüsüyle gitmek isteyen çocuğu ikna odalarına alıp ikna etmeye çalışmak, bunu laiklik gerekçesiyle yaptınız. Bunu yaparken de kendinizi laiklikle savundunuz. Peki senin savunduğun laiklik ile benim anladığım laiklik bir mi? Bir değil..."
Hangi tespiti yanlış? Bu sözlerde suç unsuru olan ne var? İfade özgürlüğüne tahammülünüz bu kadar mı?