Arnavutluk Başbakanı Edi Rama'nın, başkent Tiran'da 'Bektaşi Tarikatı Egemen Devleti' adında bir oluşum kuracaklarını duyurması gündemin ilk maddesi.
New York Times'ta yer alan habere göre Başbakan Rama, dini hoşgörüyü teşvik etmek için Bektaşilere, Vatikan tarzı bir anklav vermek istiyor.
Herkes Euronews'in "içki serbest olacak" başlığıyla gördüğü gelişmeyi "Nereden çıktı bu Bektaşi devleti" diye şaşkınlıkla tartışmaya başladı. Ben de böyle bir girişimin Türkiye üzerinde ne gibi etkileri olacağını, konuyu en iyi bilen isimlerden biri olan Araştırmacı Osman Atalay'a sordum.
Atalay'ın detaylı anlatımlarından konuya giriş mahiyetinde çıkardığım sonuçlar şunlar:
Arnavutluk 3 milyonluk müslüman nüfusu, Adriyetik'e olan kıyısı ve Yunanistan'a komşu olması gibi nedenlerle herkesin gözünü çevirdiği stratejik bir ülke.
Ülkedeki yüzde 5'e yakın Bektaşi nüfus üzerinde İran'ın da bir takım faaliyetleri olmuş. Ancak Bektaşiler ABD'ye yakın duruyorlar.
Proje bugünden yarına bir mesele değil. ABD ve İsrail 30 yıldır Balkanlarda nüfuz faaliyetleri yürütüyor.
George Soros'un oğlunun Açık Toplum Vakfı vasıtasıyla Arnavutluk'ta yoğun faaliyetleri var.
İsrail Cumhurbaşakanın geçtiğimiz günlerde Arnavutluk'a yaptığı ziyaret gözden kaçırılmamalı. Zira Herzog devletin başına geçeceği söylenen "Baba Mondi" tarikatın şu lideriyle ve şaibeli bir isim olan Arnavutluk Müftüsü'yle de görüşmüştü.
Bu coğrafyada 600 yıllık mazisi olan Türkiye Bakanlar'daki "çevreleme harekâtını" hafife almamalı.
***
ALMAN FAŞİZMİ
Dün Berlin cesur ve muzaffer polisleri şehrin en tehlikeli suçlusunu tutukladılar.
11 yaşında bir çocuk. Suçu, yasal barışçıl bir gösteride elinde Filistin bayrağıyla dolaşmak.
Koca koca polislerin el kadar çocuğu yakalamak için sergiledikleri performansı, içine düştükleri komik hali izlerken insanın aklına ister istemez Şarlo filmleri geliyor.
Charlie Chaplin o filmlerinde Almanya'daki Nazi yönetimini hicvediyordu. Aradan geçen 80 yılda Almanya'da tek değişen polislerin kıyafetleri.
Ama sorsan iktidarda Şarlo'nun hayranları hatta solcuların ortağı olduğu bir hükümet var.
***
HARRİS'İN DİŞİNE KAN DEĞDİ BİR KERE
Trump rakibi Harris'le FOX'taki karşılaşmasında profesyonelliğini konuşturmamıştı. Hatta ara ara Harris'in kahkahalarıyla paralize olduğuna, sinirlendiğine bile şahit olduk.
Sonucun lehine olduğunu fark eden Harris'in dişine kan değdi bir kez, durur mu? Dün Trump'ı bir daha düelloya davet ediyordu.
Harris'in seçim ofisinden yapılan açıklamada, 23 Ekim'de CNN'de Harris'in Trump ile karşılaşmaya hazır olduğu belirtildi.
Harris'in bu çağrısına seçim mitingi düzenlediği Kuzey Carolina'dan yanıt veren Trump ise "Başka bir tartışma programıyla ilgili sorun şu ki artık bunun için çok geç, (erken) oy verme işlemleri şimdiden başladı" diyerek açıkça yan çizdi.
Dışarıdan bakılınca Trump'ın ardı ardına atlattığı suikastler lehine gibi görünse de belli ki bu girişimler adamın dengesini bozmuş. Kamuoyunda oluşan "mağdur" algısını kendisinden beklenildiği şekilde profesyonelce yükseltemiyor.
Yaşadığı travma hafif değil. Süre de daralıyor, kendine gelmek için sadece bir ayı var.
***
İNSAN PARASIYLA BU EZİYETİ ÇEKER Mİ?
Kadıköy'deki derbide Galatasaraylı taraftarların stada alınırken içinden geçtikleri tel örgülü tünelleri gördünüz mü?
Daracık koridorda sıkışan zavallı insanlar, sanki etkinliği izlemek için parasıyla bilet alan özgür yurttaşlar değil de arenaya çıkıp dövüşmek zorunda olan köleler.
Tel örgülere tutunup küfür edenleri mi ararsın izdihamdan fenalık geçirenleri mi?
Acaba Fenerbahçe yönetimi bu çağdışı muameleyi sadece Galatasaray taraftarına mı reva görüyor? Yoksa rutin bir uygulama mı?
Bilmediğim için samimiyetle soruyorum, diğer takımların stadlarına da taraftarlar böyle hayvan sürüleri gibi mi alınıyorlar?
Peki amaç ne?
Seyirciyi sinirlendirip şovun daha heyecanlı geçmesi için bir pazarlama strateji mi bu?
Tüketicinin bundan hoşlandığına mı karar verdiniz?
Yoksa sadece takımın yöneticilerinin, içlerini soğutmak için onay verdikleri bir yöntem mi?
Ne profesyonellik ama!