1 Mayıs İşçi Bayramı yaklaşıyor. Yine tartışma Taksim.
Gazetecilerin 1 Mayıs'la ilgili sorularını yanıtlayan İstanbul Valisi Davut Gül, dün "Taksim bu tür etkinliklerin tamamına kapalı. Talep eden herkese Taksim'de kutlamaların olmayacağını ilettik. Taksim'in dışındaki bir alanda kutlanacak" dedi.
Evet, adı İşçi Bayramı ama Taksim tartışmasının işçilerle, "emekçilerle" bir alakası yok.
Eskiden vardı.
Farklı tarihler dile getirilse de (1905, 1906, 1911) ilk 1 Mayıs'ın ABD'den ve Avrupa'dan hemen sonra Osmanlı'da da kutlandığını biliyoruz.
1 Mayıs, Cumhuriyet'in kuruluşundan sadece bir yıl sonra yasaklandı. 1925'te de Takriri Sükûn Kanunu'yla da tamamen rafa kalktı.
1935'te ise 1 Mayıs günü "Bahar ve Çiçek Bayramı" ilan edildi.
Atatürk'ün vefatının ardından iktidarı alan Milli Şef, 1 Mayıs'ı "tedavülden" kaldırdı.
Adnan Menderes ise seçim vaadinde yer almasına rağmen ancak 10 yıllık iktidarının son 26. gününde 1 Mayıs'ı İşçi Bayramı ilan edebilmişti. Sonrasında 27 Mayıs darbesi gelecek ve solcuların alkışladığı darbeciler de 1 Mayıs'ı gündemden sileceklerdi.
Onca yıllık aradan sonra 1977'de Başbakan Demirel bir açılım yapayım dediğinde ise bilanço ağır oldu. Taksim'de sol gruplar arasında çıkan olaylarda 37 kişi hayatını kaybetti.
1 Mayıs bu olaydan sonra Taksim'le özdeşleşip herkes için kullanışlı bir sembole dönüştü.
Sonrası bildiğiniz üzere, 12 Eylül, 28 Şubat derken hep yasak yıllar.
Ta ki 2009'a, "sağcı başbakan" solun yaklaşık 100 yıllık talebine olumlu yanıt verene kadar.
Erdoğan hükümeti 1 Mayıs'ı "Emek ve Dayanışma Günü" adıyla resmi bayram ve tatil ilan edecek, bir yıl sonra da Taksim üzerindeki 1 Mayıs yasağını kaldıracak ve 32 yıl sonra kutlamalar ilk kez meydanda yapılacaktı.
Ne var ki Taksim, 2013 yılında büyük sermaye gruplarının da destek verdiği Gezi eylemlerinin merkez üssü olduğu için daha sonraki yıllarda eylemlere tamamen kapatıldı.
Emekçiler, 1 Mayıs afişlerini süsleyen o meşhur işçi, bu kısırdöngünün neresinde siz söyleyin?
***
AK PARTİLİ VEKİLLERE SOSYAL MEDYA UYARISI
Türkiye Gazetesi'nde yer alan bir habere göre, son dönemdeki tartışmalar sebebiyle de milletvekillerine daha hassas olmalarını tavsiye ettiklerini ifade eden AK Parti yöneticileri, "Hepimiz kamuoyu önünde olan insanlarız. Milletvekili arkadaşlarımıza daha dikkatli olmalarını söylüyoruz. Giyim kuşamdan yeme içmeye, her konuda hassas olmalarını istiyoruz" demişler.
Bence insanlara "ne yapmamaları" gerektiğini söylemek pek pratik bir formül değil. Kafalar karışabilir, eller ayaklara dolaşabilir.
Kaldı ki sadece AK Partililerin değil tüm siyasetçilerin ne yapmaları gerektiği de ortada.
Kısaca "Kendiniz olun, numara yapmayın" deselerdi yeter de artardı bile.
Seçmenin samimiyetsizliğe kızdığını, olduğundan farklı görünmeye tepki gösterdiğini hâlâ anlamadınız mı?
***
KANALİZASYON
CHP'den AK Parti'ye geçen Çanakkale Gelibolu Belediyesi'nin Su ve Kanalizasyon Müdürü, yeni başkanın "Kanalizasyonu ne yapıyordunuz" şeklindeki sorusunu yanıtlıyor:
"Mavi bayraklı plajdan denize boşaltıyoruz."
***
BİDEN'IN DEDESİNİ BİZ YEMEDİK!
Siyasetçilerin kendine tarih yazması görülmemiş şey değil. At ata bildiğin kadar. Dedem şuydu, soyumuz şuraya dayanıyor falan...
Evet tipik bir seçilmiş kişi sendromu.
Deneyimlerimiz, en çok soy sop diyenin de en çok kuklaya benzeyen olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Şecerede keramet arayan siyasilerin dikkatli olmalarında fayda var.
En azından, bir anıt açılışında "Amcamı da 2. Dünya Savaşı'nda Papua Yeni Gine'de yamyamlar yemişti" şeklinde bir Rambo hikâyesi anlatan Biden gibi ayrıntıya girmemeleri faydalı olur.
Zira rezil olmak an meselesi.
Bakın Pentagon kayıtlarına giren gazeteciler, Biden'ı doğrulayan böyle bir kaydın olmadığını ortaya çıkardılar.
Dün de Papua Yeni Gine'den resmi açıklama geldi. Başbakan James Marape, Biden'ın açıklamalarını kabul edilemez olarak nitelendirdi ve Papua Yeni Gine ulusunu aşağılamakla suçladı. "Ülkem bu şekilde damgalanmayı hak etmiyor" dedi.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Melih Altınok | Dön baba dönelim...