İsrail saldırılarında hayatını kaybeden 11 bin sivilin 4 binden fazlası çocuklar.
Hayatta kalanların işi de çok zor. Açlıkla, susuzlukla mücadele ediyorlar. Sokakta enkazların arasında yatıp kalkıyorlar.
Daha da fenası, İsrail Gazze'de 16 hastaneyi ve 34 sağlık merkezini vurarak çalışamaz hâle getirdi. Saldırılarda yaralanan, kolu bacağı kopan çocuklar, harabelerin arasında narkozsuz, iptidai koşullarda tedavi ediliyorlar. Kanser gibi ağır hastalıklarla mücadele eden çocukların İsrail saldırılarından sonra tedavileri "lüks" oldu.
İşte tablo bu kadar dramatik olduğu için Londra'dan New York'a kadar milyonlar Filistin halkı için sokakta.
Avrupa'daki eylemlerde Filistinli yaşıtları için yürüyen İsrailli çocukları görüyorum... Memlekete bakınca ise "Kendi hastalarımızı tedavi ettik, Filistinliler kaldı", "Gazze'den hasta getirmek Türk milletine küfürdür" diye söylenen yaratıkları.
Yaratıklar, evet. Kusura bakmayın, çünkü insan değiller.
Politik bir körlükten bahsetmiyorum. Yükselen, popülerleşen saf kötülükle karşı karşıyayız.
Kanser ve çocuk kelimeleri yan yana gelince maliyet hesabı yapıp "ama benim vergim" demeyi bilinçli vatandaşlığın gereği sayan kolektif bir delilik bu.
Aklına gelse bile insan söylemeye utanır değil mi?
Popülizme prim vermeyip "İsrail Sağlık Bakanı ile görüştüm... Çocuklar başta olmak üzere hastaların Mısır'a ambulanslarla taşınması ve oradan uçak ambulanslarla Türkiye'ye getirilerek tedavi edilmesi için hazır beklediğimizi ifade ettim. En yakın sürede kanser hastası çocukları Türkiye'ye getirmeye başlayacağız" diyen Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya teşekkür ediyoruz.
***
MUHALİF OLACAK HÂLİM YOK YA
Bir savaşta yaralananların, hastaneleri başına yıkılan kanser hastası çocukların tedavi edilmesine karşı çıkanların düştüğü çukur faşizmdir.
Bu basit, temel zemini tarif ettiğim için "Yandaşlık yapmayın" diye tepki gösterenler var.
Doğru tahmin ettiniz... Pandemide de uygun adım yürümeye, sokağa çıkma yasaklarına, kapanmalara, sıvı dayatmasına, en temel evrensel haklarımızın askıya alınmasına destek verip aynı çukura yuvarlanan "muhalifler".
Herkes işini yapıyor. Devam etsinler. Nasıl olsa tarih kendilerini ne diye tarif ettiklerini değil yapıp ettiklerini yazıyor.
Ben açıkça söylüyorum. Filistin'den 1000 kanser hastası çocuğu, kadını, yaşlıyı getiren aklın yandaşıyım. Onlarsa bu işe muhalif.
İktidarmış, muhalefetmiş bakmadan elimden geldiğince yanlışa yanlış demeye, doğruya yandaş olmaya da devam edeceğim.
***
UNICEF KARTPOSTALA BASSANA
On binlerce konutun vurulduğu, yıkıntılar arasında devam eden Gazze'deki hayatı deprem sonrası gibi düşünün.
Farkı, depremden sonra komşu devlet enkazların altından kafanızı çıkartmamanız için gökten bomba yağdırıyor. Yardıma gelen yok. Şikâyet edeceğiniz kimse de...
Yandaki fotoğrafsa bu dayanılmaz baskı altında yaşayan Gazzelilerin hayata tutunma çabalarının en dramatik örneklerinden.
Bence Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu'nun (UNICEF) seveceği türden. Ne dersiniz sayın yetkililer?
Yeryüzündeki son soykırıma dair bir anınız olur. "Onca insan, çocuklar öldürülürken ne yaptınız?" derlerse çıkartır gösterirsiniz.
Zira şu ana kadar öldürülen binlerce çocuk için gık bile diyemediniz. "Şık" bir şekilde aradan çıkarmış olursunuz.
Bomba yok. İsrail askeri yok. Çocuklar, anneleri gülüyor.
Kocası İsrail'in Gazze'de kullandığı yasaklı misket bombalarını üreten meşhur Black Rock yatırımın lideri olan UNICEF direktörünüz de rahatsız olmaz.