Genelde tersi olur. Sırrı Süreyya Önder anlatınca güldürür, Ahmet Türk ise ne hakkında konuşursa konuşsun ağlamaklı ses tonuyla insanı hüzünlendirir.
Ne var ki Kılıçdaroğlu'nun, Pervin Buldan'ın ifadesiyle "Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı" olarak HDP'yle el sıkışmasının ardından sahneye çağrılan ikili bu kez "muhalif" seçmende farklı tepkiler yarattı.
Önce Ahmet Türk'e bakalım...
Diyarbakır'daki Nevruz kutlamalarında mikrofonu eline alan Türk, ilerleyen yaşına rağmen oldukça ateşliydi. "Hiçbir Kürt'ün bu iktidara oy verme, destekleme gibi bir hakkı yoktur" diyerek elindeki benzin bidonunu fondaki şömine ateşinin üstüne boca ediyordu.
Evet, Türk'ün etekleri zil çalarak, eşit vatandaşlığa ancak son 10 yılda Erdoğan döneminde kavuşan Kürtlere yine "hak sınırını" çizmesi, sopa göstermesi bana acıklı geliyor.
Ama Mardinli Türk'ün nutuğunda, "1. sıradaki Ağrılı, 2. sıradaki Diyarbakırlı, 3. sıradaki Mardin Derikli. Mecbur muyuz Ağrılıyı, Diyarbakırlıyı, Mardinliyi seçmeye kardeşim" sözleri hafızamızda yer eden Mansur Yavaş'ın yönetiminde olacağı ittifaka oy vermeyi "Kürt'ün birinci vazifesi" ilan etmesi muhaliflerin yüzünü güldürüyor.
Buna karşılık tepkilere bakılırsa, Biden'dan iktidar bekleyen 6'lı Masa'nın İzmir'de düzenlediği İktisat Kongresi'nde kürsüye çağrılan Sırrı Süreyya Önder'in işin esasına girdiği şu cümleleri "ulusalcı" seçmeni üzmüş görünüyor:
"İzmir İktisat Kongresi, 'Yurtta sulh, cihanda sulh' sözünün ilk ya da ikinci sarf edildiği yer... Misak-ı Milli'den daha azına razı olunmuş ve bütün Batı'ya 'Biz sizin Ortadoğu'daki hesaplarınızla ilgili değiliz' denmiş. Atatürk, 'Yurtta sulh, cihanda sulh' diyerek bir barış mesajı vermemiş aslında. Bu benim fikrim. Yani 'Sizin oradaki hesabınızla biz ilgili değiliz, Osmanlı'dan elimizde kalan bu bakiye ile kendi yağımızda kavrulacağız' demiş ve bunun karşılığında yüzyıllık bir avans almıştır. Biz de ülkeyi bu yüzyıl o lafla buraya getirmişiz."
Dediğim gibi, ben Önder'in isabetli bulduğum sözleri karşısında da gülümsemeyi sürdürüyorum.
Zira bu farkındalığına rağmen Sırrı Süreyya'nın siyaseten durduğu yerin, doğru okuduğu mekanizmanın dişlilerinden biri olmasını ironik buluyorum.
Bence Kürt seçmen de "Cumhuriyet tarihinde ilk kez üçüncü tarafların dahil edilmediği bir 'çözümün' siyasi riskini alan, samimi şekilde 'deneyen' Erdoğan mı yoksa bu süreci HDP ile birlikte sabote eden CHP'nin lideri Kılıçdaroğlu mu?" diye sorulduğunda Önder'in tarif ettiği "yüzyıllık yalnızlığı" bir düşünecek.
***
DEVŞİRME
Bir ara mensubu olduğu TSK'nın envanterine yeni bir uçak, gemi girince nedense çok sinirlenen CHP'li Emekli Amiral Türker Ertürk, "Ama acılı ama acısız bu iktidar değişecek. Onun için herkes aklını başına devşirmeli diyor?"
"Devşirmezsek" ne olurmuş?
Onu söyleyemiyor. Biz anlarmışız...
O kadar şey yaşandı, bu halkın "devşirmelerden" korkmadığını anlamadılar gitti.
***
FETÖ'CÜLERİN TRUMP DÜŞMANLIĞI
CIA'sı, yargısı, Pentagon'u, Hollywood'u, CNN'i var gücüyle bu adamın üstüne çullanıyor, içeri tıkmaya uğraşıyor.
Çünkü 2024 seçimleri öncesi, "savaş çıkarmayan yegâne ABD Başkanı" olarak kayıtlara geçen Trump'ın yükselişinden, devlet ittifakının başkanı Biden'ın ise düşüşe geçmesinden ödleri kopuyor.
ABD'de ikamet eden Emre Uslu bile cepheye çağrılmış. Deşifre olmuş diğer ajan arkadaşlarıyla beraber "Trump bugün tutuklanacak. Beklenti o yönde" diye heyecanlı tweetler atıyor. Evet, beklentileri bu. Çünkü Biden kaybederse ABD'nin diğer ülkelere yönelik müdahaleleri, planları aksayacak. Umutları hepten tükenecek.
Birbiri ardına videolar çekip 14 Mayıs'ta Türkiye'deki seçimde Biden'ın masasını destekleyeceklerini açıkça ilan etme telaşlarının sebebi de bu.
İstedikleri, Humeyni gibi dönüşlerini sağlayacak bir ABD.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz