Gıda etiketlerindeki artışın 1/3'ünün Türkiye'nin özgün ekonomik koşullarından, 1/3'ünün pandemi ve Ukrayna Savaşı gibi küresel sebeplerden, 1/3'ünün de piyasa manipülasyonundan kaynaklandığı konusunda herkes hemfikir.
Emeğin büyüğünü veren çiftçinin 1 TL'ye sattığı kuru soğanın market tezgâhına 6-7 katı etiketle koyulmasının izahı yok.
Dolar aylardır sabit... Mesele mazot gibi maliyetlerse, bunlar çiftçinin de maliyeti. Hatta çiftçinin üzerinde, üretim maliyetlerinde aslan payını oluşturan gübre gibi kalemlerdeki fahiş artışların yükü de var.
Bu yüzden yıllardır adı bir hayalet çözüm umudu olarak ortalıkta dolaşan Hal Yasası heyecanla bekleniyor.
Çünkü yasanın, kartel haline gelmiş marketlerle çalışıp tüketiciyi soyan hallerdeki mafyatik yapılanmayı devre dışı bırakıp etiketlerde en azından 1/3'lük indirim sağlaması umuluyor.
Pazartesi gecesi tüketici ve üretici dernekleri temsilcileriyle, ekonomistlerle yaptığımız Sebep Sonuç'ta sorularımızı yanıtlayan TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Yunus Kılıç yeni yasadan önemli başlıklar aktardı:
- Büyükşehirlerde tek olan hal sayısı artırılacak. Bunun için belediyelere arazi dahil pek çok destek verilecek. Hallerde mafyanın doldurduğu odalar boşaltılacak, yerleri üretici ve kooperatif temsilcilerine verilecek. Böylece tekel kırılıp bir rekabet ortamı oluşacak.
- Zincir marketlerin doğrudan tarladan değil, hallerden mal alması sağlanacak. Bu şekilde hem üretici korunacak, angarya tipi üretim çarkından kurtarılacak hem de gıda fiyatları daha uygun hale gelecek.
Yunus Kılıç gibi meseleye kafa yoran, sorunu tespit eden, eleştirileri olgunlukla karşılayıp cevaplayan entelektüel siyasetçiler, ilgili bakanlar niçin ekranlarda daha fazla görünmüyorlar, anlamıyorum.
Acaba söyleyecek sözleri mi yok?..
Yoksa her meselede "Nasıl olsa Reis konuşuyor, bu yükü de bizim yerimize omuzluyor" diye mi düşünüyorlar?
Seçmenin, en önemli gündemi hakkında topa girmeyen, ıslık çalan seçilmiş temsilcileri için ne düşündüğünü sanırım söylememe gerek yok.
***
İMAMOĞLU'NUN KARADENİZ TURUNDA CHP TEŞKİLATI NEREDE?
Ekrem İmamoğlu'nun Karadeniz turunu "ertelememesi" halinde, geçtiğimiz gün grup kürsüsünden açıkça "Çekilin önümden" diyen Kemal Kılıçdaroğlu'nun hışmına uğrayacağını yazmıştım.
Zira Kemal Bey'in CHP'nin iktidarı için nasıl ustalıkla ayak kaydırdığı, hedefini hata yapmaya sürükleyip tasfiye ettiği herkesçe malum.
Ne var ki CHP'nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, "Buna farklı anlamlar yüklemek, abartmak doğru olmaz. Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak ben, bu ziyaretlerle ilgili bilgilendirildim. Ben bilgilendirildiğime göre Genel Başkanımızın da mutlaka bilgisi vardır. Memleketine gitmesin mi? Bayramlaşmasın mı?" diye soruyor.
Bayramlaşsın tabii Seyit Bey...
Biliyorsunuz, Suriyeliler dışında kimsenin memleketinde bayramlaşmasına bir şey denildiği yok zaten... Arzu ettiğiniz gibi.
Ne var ki hiç olmazsa Rize CHP teşkilatını gönderseydiniz belediye başkanınızın bayramlaşmasına.
Bir yazı da mı yazamazdınız teşkilatlara, "Ziyarete farklı anlamlar yüklemeden, abartmadan Ekrem Bey'i yalnız bırakmayalım" falan diye...
Ekrem Bey'e acımadınız bari partinizin gazetecilerine acısaydınız...
Baksanıza, İmamoğlu'nun kentte toplayabildiği kitleyi kalabalık göstermek için olmadık açılardan fotoğraflar çekmek zorunda kaldı biçareler dün...
Bayram günü reva mıdır?
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz