Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Bilmemek ayıp değil biliyorum pozu kesmek ayıp

Sesli dinlemek için tıklayınız.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Münih'teki bir kongrede konuşmasını elindeki kağıttan okuduğu basit İngilizce cümlelerle yapması tartışılıyor...
Bence bu tarz toplantılarda en doğrusu bildiğiniz dilde ısrar etmek.
Ama yabancı olduğunuz bir dilde konuşma yapmak istiyorsanız, yazılı bir metni okumaktan başka yolunuz yok.
Konuşmanızda illa İmamoğlu gibi, "İngilizce biliyorum sadece cümlelerimi hatırlamak için arada kağıda bakıyorum" havası vereceksiniz de evde azıcık prova şart.
Öyle hecelemeyle, her kelimeden sonra nokta koyarak falan, değil "ecnebileri" Türkleri bile kandıramazsınız.
Her cümleyi bitirdikten sonra, hele hele savaştan falan bahsederken yerli yersiz gülmek de "dile hakimim ama heyecandan işte" imajı yaratmanıza yetmez.



Hadi bunları aştınız diyelim...
Ne var ki bu durumda da dinleyicileriniz, hatırlamak istediğiniz cümlelerinizin "I was born in Black Sea" den daha "komplike" yapıda olmasını bekleyeceklerdir değil mi?
Anlıyorum...
Bir kere "İngilizce biliyorum" diye ilan ettiniz.
Olan olmuş... Bana sorarsanız artık zorlamayın Ekrem Bey, rahat olun.
Evet, keşke bir değil birkaç dil bilsek... Daha çok insanı, "dünyayı" anlasak.
Ama yoksa, çözüm yok. Dünyanın sonu da değil.
İnanın böyle yerlerde kompleks yapmadan ana dilinizle konuşmak en doğal ve doğru olanı.
Bir düşünün, tartışılan konuşmanızı Türkçe yapsaydınız ne kaybedersiniz?
Tabii "Karadeniz çok önemli bir deniz" tespitlerinden daha derin cümleler kurmak şartıyla...

***


TEFRİKA MI KALDI HINCAL ABİ?
Basınımızın tam sayfa köşe yazan son temsilcisi Hıncal Uluç dün yine kendisine ayrılan onca sütünu araya bile girmeden okura bırakmıştı.
Sağ olsun, okuru da birkaç gündür geniş geniş devam ettiği distopik salgın hikayesini tefrika ediyordu.
Açık söyleyeyim hiçbir yerinden yakalayamadım köşendeki yazıyı Hıncal Abi.
Okurların da (romanları, makaleleri köşende yayınlananlar dışında tabii) benim gibi Hıncal'ın yerini Hıncal var diye takip ediyorlar.
Linkleri versen, kitaplarının adını söylesen yetmiyor mu?



Artık basılı gazete insanların bir şeyi görmesi, bilmesi için tek mecra değil. Tefrika devri bitti... İnternet büyük nimet!
"Sana ne kardeşim, keyfimin kahyası mısın" diyebilirsin...
Eyvallah da... Daha geçen gün hepimizi, tüm gazeteyi hizaya çeken sen değil miydin?
"Keşke bizim idare ve muhasebe, bu gazetenin bir santim sütunluk alanının kaça mal olduğunu biz tüm çalışanlara açıklasa.." diye yakınmıyor muydun?
Ben de kağıt gazetelerin günden güne eridiği zor günlerde önerini desteklemiştim.
Bari hiç olmazsa köşene taşıdığın fahri sabah yazarlarına da bize, yazı işlerine yaptığın gibi 20 sayfalık bu gazetenin her santimetre karesinin ne kadar değerli ve pahalı olduğunu hatırlatsan.
Zira Hıncal'ın değil de babaların yeri gibi yazıyorlar...
Sıkıyorlar, sündürüyorlar...
Üstelik diğer yazarların köşelerini, sokaktaki onca muhabirin haberleri sayfalarda sıkıştırıyorlar...
En fenası, benim gibi düzenli okurlarına "Bugün de Hıncal'ın yerinde Hıncal'dan eser yok" dedirtiyorlar.



Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA