Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı rakamlara göre Türkiye'de 18 yaş üstü vatandaşlar arasında ilk dozunu olanların oranı yüzde 87.
Ölçülen grup 61 milyon civarında olduğuna göre, 18 yaş üstü nüfusun yaklaşık 8 milyonu hiç aşı olmamış.
Kabaca aşısızlar diyebileceğimiz bu insanların içinde kategorik aşı karşıtları da var... İnaktif aşılara değil, yalnızca mRNA aşılarının işlevine dair şüphesi olanlar da...
Kimi modern tıbbı ilaç endüstrisinin pazarlama aracı gördüğü için, inancı ya da politik tavrı gereği diğer aşılara olduğu gibi Korona aşılarına da karşı.
Kimi de tam tersine, sonuçları ve yan etkileri henüz gözlenememiş mRNA aşılarının salgında kullanılmasını, "modern tıbbın" geldiği noktaya yakıştıramıyor.
Kimisi ise yerli aşıyı bekliyor.
Ne var ki bu rakamlar vatandaşın aşıya yaklaşımını göstermeye yeterli değil.
Çünkü aynı hesapla, birinci dozunu olup ikinci dozunu olmayanların sayısı da 17 milyon. Bu kişiler de dozlarını tamamlamadığı için "aşısız" kategorisinde değerlendiriliyor.
İkinci dozunu da olduğu halde üçüncüye yanaşmayanların, yani yine "aşısız" kabul edilenlerin sayısı ise 51 milyon!
Belli ki aşılama kampanyası başladığında çoğunluğa uyup aşıya yönelen vatandaşın tavrı zamanla tavsamaya başlamış. Aralarında çevre baskısından, işverenin zorlamasından, yurt dışına çıkabilmek için vurulduk diyenler çoğunlukta.
"Aşılı" diye tanımlanan, üç ve üstü dozu vurdurmuş vatandaşlar da kendi içlerinde homojen değiller tabii ki.
Mesela, "Almanya'ya güvenmiyorsan İsrail'e güven bari aptal" diye söylenerek dört dozunu da sektirmeden Biontech vurdurmuş olanlar... "Saygı bile duymuyoruz" dedikleri aşısızlardan, özellikle de hiç aşı olmayan 8 milyonluk "radikallerden" hiç hazzetmiyorlar.
Düşünün, yatağını ayıran hatta boşanan çiftler var diyorlar!
Bunun yanı sıra Sinovakçı olanları daha ılımlı. mRNA teknolojisine kendileri de güvenmedikleri için aşısızlara karşı daha az hırçınlar. Kaygılarını kısmen anlıyorlar. Hatta öyle ki, Sinovakçıların içinde aşısızların duruşunu yerli ve milli gördüğü için aşı karşıtı olan da biliyorum.
Siz hangi gruptansınız?
***
KUTUPLAŞTIRMAK ASIL MUHALEFET PARTİLERİNE YARIYOR
Müjdat Gezen, Uğur Dündar'ın programında "Mehter marşıyla gidecekler, İzmir marşıyla geleceğiz" demiş.
Ak Parti iktidarına, Atatürk'ün işgalci kastederek söylediği gibi "Geldikleri gibi giderler" demiş.
Üretmediği, söyleyeceğini sanatıyla ifade edemediği için diline vurmuş bu aktörün, taşra siyasetçilerini aratmayan ucuz partizanlığı hakkında eleştiri yapacak değilim.
Ne var ki muhalefete, bu tehditkar üslup, kutuplaşma "iktidara yarar" diyerek akıl verenlerin yanıldığını söylemeliyim.
Evet, bu korku propagandası iktidar taraftarlarını partisi çevresinde daha kenetler. Hükümete yönelik eleştirileri de talileştirir...
Gelin görün ki muhalif seçmenin, iktidara karşı bunca yılda elle tutulur bir alternatif ortaya koyamayan partilere, kanaat önderlerine, entelektüelere tahammül etmesinin tek nedeni de bu kutuplaştırıcı, intikamcı nefret dili.
Bu vasatlığın sürüp gitmesinin başka bir izahı var mı?