Ahmet Hakan ve Nagehan Alçı, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in "Taliban, Mustafa Kemal Paşa'nın Türkiye'de yaptığı gibi Afganistan'ın Kurtuluş Savaşı'nı başardı" sözleri üzerine veryansın ediyorlar.
Öyle ki sinirlerine hâkim olamayan Nagehan, Perinçek'in yüzüne karşı "Acaba insanları çıldırtmaya mı çalışıyorsunuz?" diyerek patlamış... Her yerde haberdi.
Ahmet ise köşesinde "Ilımlı Yılmaz Özdil" pozlarıyla Perinçek'e "Bir Atatürkçü böyle konuşmaz, konuşabilemez" diye çıkışıyordu.
Peşinen söyleyeyim. Konumuz Perinçek'in tezinin içeriği değil.
Daha eğlenceli...
Meselemiz, bir siyasinin kimseye hakaret içermeyen analizini "çok sakıncalı", "saygısızlık" diyerek bastırmaya çalışan "bizim liberallerin" halleri.
Fatih'ten Nişantaşı'na taşınalı çok olsa da Kanal 7 günlerinin hayaletinden bir türlü kurtulamayan Ahmet'in ruh halini anlayışla karşılıyorum.
O da mahallesinde hiç olmazsa bir Kelebek yazarı kadar benimsenmek istiyor. "Ben de Nişantaşı çocuğuyum" diyerek çırpınıyor. Milli Görüş gömleğinin üstüne yaz günü Atatürk kalpağı giymek gibi entelektüel rüküşlükleri "modernlik" olarak görüyor...
Hürriyet'in eski baş kırosu onca yıl denedi, başaramadı, o da hevesini alsın.
Pandemi sürecinde "Aşı olmayın demek ifade özgürlüğü değildir. Sinemaya gidip bomba atmaktan farksızdır" diyerek ByLock İsmail'in bile tepkisini çeken Nagehan'ın durumu ise daha karışık gibi.
Zira kimlik kompleksini kompleks yapmayan Ahmet'in aksine Nagehan, hâlâ aklı başında okura karşı kaygıları olduğunu her yazısında kafamıza kakıyor.
"Ne kadar Hürriyetçi olduğumu bilirsiniz" bile diyor.
Kimi zaman da bir araba dolusu laf işitmeyi göze alıp bu imaj için politik doğruculuk kalıplarını, klişeleri zorluyor.
Ama günün sonunda, muhatabının sözünü Onuncu Yıl Marşı'yla kesen "Cumhuriyet kadınına" bağlayıp insanı bezdirebiliyor.
Bilerek mi yapıyor yoksa o da "pandemide değişenler" kervanına mı katıldı emin değilim.
Ama kusura bakmasın, Perinçek gibi Atatürkçülüğün kitabını yazmış bir adama Atatürkçülük satmak, ulusalcı ajitasyon yapmak da ne bileyim, fazlasıyla absürt kaçıyor.
***
CUMHURİYET'İN 'HİZMET' ANLAYIŞI
Cumhuriyet Gazetesi, 28 Şubat darbecilerinin mahkûmiyet kararını okurlarıyla şu başlıkla paylaştı:
"Yıllarca hizmet etmişlerdi: 28 Şubat sanıklarının rütbeleri sökülecek!"
Şaşırmıyoruz...
Çünkü, 21. yüzyılda askeri darbeye hizmet diyen "solcu" Cumhuriyet'in, gazeteyi FETÖ trol bülteni haline getiren Can Dündar yönetimindeki "hizmet" anlayışını da biliyoruz.
***
PCR ZORUNLULUĞUNUN BİLİMSEL DAYANAĞI NE?
Aşı olmayanlara PCR testini bir çözüm olarak hükümete öneren Bilim Kurulu'na ve akademiye birkaç basit sorum var...
Bilimsel veriler, kayıtlar açıkça, aşı olanın da koronayı ve hastalığın yeni varyantlarını yaydığını göstermiyor mu?
O halde aşı olmayan vatandaşlardan okula, sinemaya, konsere vs. girerken PCR testi isteneceği açıklanırken aşılıların bu prosedürden muaf olmasının mantığı ne?
Bu durumda PCR'ı negatif çıkan "sağlıklı" insanlara içeride aşılıların hastalık bulaştırmasına nasıl engel olmayı planlıyorsunuz?
Kaldı ki mucidinin bile "Pandemide işe yaramaz" itirafında bulunduğu PCR'lara nasıl güveneceğiz?
Birey ile devleti gündelik hayatta lüzumsuz yere karşı karşıya getirecek, vatandaşı sahte belge arayışı gibi hukuksuzluklara teşvik edecek bu uygulamanın tek bir bilimsel dayanağı var mı?
"Bakın hep aşısızlar korona çıkıyor" açıklamalarına altlık yapmaya çalıştığınızı falan düşünmek istemiyorum.