Millet yanan ormanların derdine düşmüş...
Safım belli olsun diyen karınca misali, bölgedeki itfaiyecilere pet şişlerle su ve ayran taşıyan 25 yaşındaki Şahin Akdemir'in ölümüne kahroluyor...
Ben ne yapabilirim diye düşünüyor...
Birilerinin tek derdiyse "Bodrum, Cizre'ye çok uzak mı zannediyorsunuz" diyen Demirtaş'ın imajı...
Geçen yıl Hatay'daki orman yangınıyla ilgili soruşturma devam ederken "2-3 genç bir araya gelerek eylem yapabilir. 'Silahımız yoktur' diyebilirler. Silahları çakmak ve kibrittir" diyen Karayılan'ın prestiji...
Bu açık tehditlerin ardından doğal olarak gözlerin çevrildiği PKK'ya yönelik şüpheleri çürütmek için çırpınıp duruyorlar.
Kimi rüzgâr, sıcaklık haritaları yayınlıyor, kimi de "Dünyanın başka yerleri de yanıyor" diyor.
Bu telaşı gördükçe insanın "Sakin olun" diyesi geliyor.
Evet, haklı olabilirsiniz. Aynı anda onlarca noktada başlayan yangınların farklı nedenleri olabilir.
Gece 2'de ormanda mangal yapanlar da vardır...
Belki hepsini PKK yapmamıştır.
Tamam, geçti!
***
SURİYELİLERDEN SONRA SIRA AŞISIZLARDA MI?
Ekmek Üreticileri İşverenleri Sendikası Genel Başkanı, "Halk Ekmek, ekmeğe yüzde 25 zam yaptı, biz de önümüzdeki hafta yüzde 25 zam yapacağız. Önümüzdeki haftadan sonra İstanbul'da ekmeğimiz 2.5 lira" diyor...
Meraklanmayın, İstanbul'da yaşamamıza rağmen bu zam haberi bazılarımızı pek ilgilendirmiyor.
Espri yapmıyorum.
Benzine zam gelince, "Bana ne ben zaten hep 50 liralık alıyorum" diyen Temel'e bağlamayacağım.
Sizi direkt Sendika Başkanı'na yönlendireceğim:
"Eğer (aşın) yoksa girme kardeşim, ben sana ekmek vermiyorum. Fırından sıcak ekmek, hamur alamayacak. Üzerine bomba yeleği giymiş adamı görsen sokakta işyerine sokar mısın, sokmazsın değil mi, bu da bana göre onun gibi. Canlı bombayı ben işyerime sokmam. Biz bu aşı olmayanların hiçbirini fırınımıza sokmayacağız; değil ekmek vermek, içeri sokmayacağız."
"Suriyelilere yağmurlu havada suyu 10 katına satacağım" diyen Bolu Beyi'ne, Suriyelileri gönderme planlarını açıklayan partisi CHP'den bile itirazlar var ya... Gelin görün ki o bile bu kadar ileri gitmemişti.
Ama puslu havalarda depar atan faşizmin bayrak yarışının temposu budur...
Hep bir tık artar.
Sonunda da evrensel hukuka, temel insan hakları ilkelerine, Anayasa'ya ve ceza kanunlarına göre suç olan "önerileri", bireysel tercihleri, inançları, ırkı, dili ve gündelik yaşam pratiklerini vs. gerekçe göstererek meşrulaştırırsanız ipin ucu fena kaçar.
Neyse ki tanıdığım, alışveriş yaptığım fırıncıların hepsi de ekmeğe para alırken bile mahcubiyet duyan tok gözlü insanlar.
Kazandığı parayı kasaya atarken, bir de çörek ikram edip "maksat muhabbet"i göstermek isteyen hatırlı gönüllü adamlar, kadınlar...
İnsanların korkutularak eşini, dostunu, komşusunu, ötekini tehdit olarak algılar hale getirildiği pandemide varlıklarına duacı olduklarımız.
Ve biliyorum ki hâlâ çoğuz.
***
HATTI MÜDAFAA YOK SATHI MÜDAFAA VAR
Yıllarca varlığını ihmal ettiğimiz Mavi Vatan'ın değerini nihayet anladık...
Bugünlerde ise anavatanı korumak için yeşil vatanın da nasıl stratejik önemi olduğunu görüyoruz.
Ormanlarımız da tıpkı virüslerle, nükleer, konvansiyonel ve kimyasal silahlarla varlığı tehdit altında olan insanlar gibi açık hedef!
Orman Bakanlığı bu perspektifle yeniden örgütlenmeli...
Tek işi olan orman koruma vazifesini, Türk Hava Kurumu gibi işlevsiz bürokratik kurumlara kısmen de olsa devretme pratiğini terk etmeli...
Dizginleri tamamen ele almalı...
Kendi hava filosunu kurmalı...
Karasına, hava sahasına ve denizlerine egemen olan Türkiye'nin yeşil vatanına daha organize ve tek elden sahip çıkmalı.
OECD verilerine göre, iktidarında Türkiye'yi dünyada orman varlığını artıran ilk üç ülke arasına sokan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuda bakanlığın maddi taleplerine hayır demeyeceği de ortada.