"Geliyor" dediğimizde "Yok artık, o kadar da değil" dedikleri her "komplo teorisi" bir yıl içinde gerçekleşti.
Eskiden Çin'deki faşizme delil gösterdiğimiz "vatandaşlık puanı" gibi uygulamalara hazırlandıklarını ilan eden yerel yönetimler bile var.
Bilim adamlarından gelen "caizdir fetvalarıyla" da her gün bir yeni aşırılığa şahit oluyoruz.
Dün de iyi ki ülkeyi yönetmiyor dediğimiz hekimlerden Osman Müftüoğlu "tıbbi diktatörlük fantezilerine" devam ediyordu.
Müftüoğlu'na göre aşı olmayanlar asker kaçağından farksızmış.
Aşılanmak böyle bir salgında tıpkı bir savaşta savaşa katılmak kadar önemliymiş. Hatta nasıl savaş gönüllüsü oluyorsak, aşı gönüllüsü de olmamız lazım. Aşılanmak her vatandaş için bir vatandaşlık görevi, her insan için de dünyaya karşı insani bir görevmiş.
Kusura bakmayın ama heybenizden element uyduruyorsunuz.
12 Eylül'ün darbecileri yapamadı, neyin vatandaşlık görevi, neyin vatana ihanet olduğunu belirlemek size mi kaldı?
Bedenlerimiz, yaşamlarımız, neye inanıp inanmayacağımız hakkında sizden daha mı az söz sahibiyiz?
Tıp sektörünün piyasaya sürdüğü her bedelsiz ürüne kobaylık etmek zorunda mıyız?
Başka tıbbi ve bilimsel tezleri kabul etme hakkımız yok mu?
Örneğin, durup dururken hatta doktorum tavsiye etse de elimden geldiğince antibiyotik kullanmamaya özen gösteriyorum... Bu beni antibiyotik karşıtı mı yapar? Deli miyim ben?
Ayrıca aşı olmak için sırasını bekleyen, sabırsızlanan milyonlarca insan var. Hele bir isteyenleri aşılayın... Ondan sonra döner anayasal hakkını kullandığı için asker kaçağı, toplum düşmanı yaftası yapıştırdığınız vatandaşın kapısına dayanırsınız.
Tavsiye niteliğindeki celpleri ulaştırırsınız.
Olmazsa mahallelere "ikna odaları" kurarsınız.
Anlaşılan "sağlık ordusu" yakıştırmalarını fazla ciddiye aldınız. Bizlere özgür yurttaşlar değil emir erinizmiş gibi muamele ettiğinize göre o halde siz ne oluyorsunuz?
Pandeminin bedelli generalleri mi?
Yoksa "makul vatandaş" olabilmemiz için bizlere önerdiğiniz gibi bu işi "gönüllü" mü yapıyorsunuz?
***
GENÇ DEDİĞİN GİTMEK İSTER
Sosyal medyada, ekranlarda "Gençlerimiz yurt dışına gitmek istiyor. Lanet olsun böyle düzene" şeklinde yakınmalar işitiliyor.
"Beyin göçü olacak, beyinsiz kalacağız eyvah" deniliyor.
Siyasi mesaj verme kaygısında olanları bir kenara koyarsak bu durumdan felaket senaryoları üretenleri anlamıyorum.
Pek çok genç kaçıp gitme, başka bir yerde hayat kurma hayaline sahiptir.
Ben de öyleydim. Yerimde duramıyordum, içim içime sığmıyordu...
Yurt dışına gitme imkânım olmadığı için de 16 yaşımdan itibaren yazları sırt çantamı omuzlayıp otostopla Türkiye'yi dolaştım. Evimi, memleketimi çok sevmeme rağmen hâlâ hayatım geri kalanında dünyanın başka bir yerinde olma ihtimalini rafa kaldırmış değilim.
Bu sadece Türkiye'ye özgü bir ruh hali değil.
Dünyanın her yerinde gençler gitmeyi hayal eder. Hatta yaşlılığı "rutinini değiştirmeye cesaret edememek" diye özetleyenler de var.
Geçenlerde Fransa'yı iyi bilen isimlerden Ömer Aydın bu konuda ilginç veriler paylaşıyordu:
"30 yaş altı Fransızların % 80'i daha iyi bir yaşam ve iş için yurt dışına gitmeyi düşünüyor. 18-24 yaş aralığında bu oran % 72."
Sayıların İngiltere, Almanya gibi "müreffeh ülkelerde" de farklı olmadığını biliyoruz.
Hayatın kıyısındaki gençlerin hayallerinden korku senaryoları üreteceğinize gelecekten korkan yaşlıların karamsarlığından kaygılanın bence.
***
'GENÇLİK NEREYE' DİYE SORANLARA
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre 0-17 yaş arasındaki çocuk nüfus 2020'de yüzde 27'ye gerilemiş.
Çocuk nüfus 1970 yılında toplam nüfusun yüzde 48.5'ini oluştururken, bu oran 1990 yılında yüzde 41.8'e düşmüş.
"Bu gençlik nereye gidiyor" diye soranlar için ilginç veriler.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz