104 emekli amiralin gece yarısı yayınladıkları "Montrö muhtırasıyla" ilgili ifade veren emekli tuğamiral Ergun Mengi'nin ifadesinde söyledikleri tartışmayı bitirecek cinsten.
Anadolu Ajansı'nın haberine göre, ifadesinin ardından serbest bırakılan eski İYİ Parti yöneticisi Mengi, muhtıradan iki gün önce imzacı amiralleri ikna etmek için şu mesajı göndermiş:
"Komutanım çok sağ olun, esas tepki takunyalı amiral, harp okulu giriş şartlarından irticaya karışılmasının çıkarılması ve subay, astsb. kurslarında Atatürk ilke ve inkılapları derslerinin çıkarılmasının üzerine olacaktır. Ama grupta uzlaşı çok zordu. Bu nedenle Montrö bahanesiyle son paragraftaki mesajları veren, hedef kitle dz. kk olmayan bir bildiri hazırlayayım dedi. Çok haklısınız ama burada Montrö'yü araç olarak kullandık. Esas endişemiz son 3 paragrafta, anlarlarsa eğer. Çok teşekkür eder saygılarımı sunarım."
E tabii tüm muhtıralarda olduğu gibi bir bahane lazım.
Mengi'nin esas tepkimiz diye sıraladığı meseleler, olgunlaşmadan çürümüş kof bahaneler olduğu için Montrö gibi sağlam bir bahaneye ihtiyaç duymaları da normal.
Zira "takunyalı" dedikleri amiralle ilgili süren bir soruşturma olduğu açıklandı...
Harp okullarına girişte adaylar hakkındaki istihbari bilgilerin hukuken somutlaştırılması talebi de yalnızca irticai faaliyetleri değil "bölücülük" gibi muğlak ifadeleri de kapsıyor. Bu da hukuk devleti açısından ileri bir adım.
Atatürk ilke ve ınkılapları dersinin askeri okul müfredatından çıkarıldığı iddiasının bir dedikodudan ibaret olduğu da delilleriyle açıklandı.
Merak ediyorum...
Bizzat muhtırayı yazan isim tarafından "Montrö bahaneydi" itirafı gelmişken, günlerdir "Ne yani ömrü denizlerde geçmiş komutanlarımız Montrö gibi Türkiye'nin hayat meseleleri hakkında konuşmasınlar mı?" diye ajitasyon yapanlar ne diyecekler?
Vatansever bahriyeli bahanesinin posasını çıkardılar, sizce yerine ne koyacaklar?
***
HAKAN URAL NİYE KONUŞMASIN?
Günlerdir, Kanal D'deki bir sabah programda yorumculuk yapın Hakan Ural'ın Montrö yorumu konuşuluyor.
"Benim oyum çobanla bir mi" şeklindeki "monarşik" çıkışıyla muhalefetin ideolojik önderliği mertebesine yükselen Aysun Kayacı da kendisine tepki göstermiş.
Sloganını "Benim oyum Hakan Ural'la bir mi" şeklinde revize etmiş.
Her gece ekranlarda kara deliklerden ramazan ayına, tıptan eğitime kadar her konuda görüş beyan eden Fatih Altaylı da Ural'a "zır ötesi cahil" demiş. "Söylediği 10 şeyin 9'u yalan, 1'i de yanlış" diye eklemiş. Ama hataların neler olduğunu anlatmamış.
Hatta aşırı yorumun dibine vurup, "Montrö hakkında konuşmak manken Hakan Ural'a serbest, emekli generallere yasak" diyen bile var...
Hakan Ural'ın konuşmasını dinledim.
Evet, tartışılacak, itiraz edilecek tezleri olabilir. Tıpkı tüm TV programlarında, köşe yazılarında olduğu gibi...
Gazetecilerin, evdeki kitaplığının önünden yayınlara bağlanan "konunun uzmanlarının" her söylediği tartışmasız doğrular mı?
Her gece tartışma programlarında yalanlanmış yalanları tekrar eden tipleri izlemiyor muyuz?
Ayrıca Ural'ın tartışmayı başlatan emekli generaller gibi Montrö'yü "bahane" olarak kullanmadığı, kendine mesele ettiği de açık.
Görüşleri değil sahiplerini çürütmeye çalışarak adam olunamayacağını anlamadılar gitti.
***
ŞİMDİ DİKTATÖR KİM?
Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel ile Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, geçen hafta Ankara'da yaşanan "koltuk krizinin" ardından ilk kez bir araya gelmişler.
Leyen, böyle bir durumun bir kez daha tekrarlanmasına izin vermeyeceği konusunda Michel'i uyarmış.
Michel koltuk krizinde sorumluluğu üstlenmeden önce, Leyen'i ayakta bıraktığı gerekçesiyle Türkiye Cumhurbaşkanı'na "diktatör" diyen İtalya Başbakanı'ndan bir açıklama bekliyoruz.
Madem bu konuda çok hassassınız, şimdi de "AB Konseyi'ni bir diktatör yönetiyor" diyebiliyor musunuz Sayın Mario Draghi?