Herkesin bildiğini "Ben Amerika'dan geldim" diyerek tekrar eden akademisyen bir Twitter karakteri var: Özgür Demirtaş. Vıcık vıcık olmuş klişelerle konuşuyor ama çok da popüler.
"Yükselirken satacaksın, düşerken alacaksın kar'dişim, bir türlü anlatamadık şu halka" türünden peşin satan "ekonomik tavsiyeleri" binlerce beğeni alıyor.
Ekonominin Demirtaş'ına olan bu ilginin iktisadi tezlerinin derinliğinden ziyade "muhalif kişiliğinden" kaynaklandığını söylemek de mümkün.
Ama "12 TL olacak" diye milleti gazladığı dolar 7 TL'ye gerileme başladığından beri sesi soluğu çıkmıyordu Özgür Bey'in. Yaşarken "tanışmıyoruz" diye tweet attığı akademisyenleri ölünce CV'sine yazdığına dair komikli caps'leriyle eğleniyorduk.
Dün nihayet gündeme hızlı bir dalış yaptı.
Meğer bizim muhalefetin yeminli mali müşaviri olarak tanıdığımız ekonomistimiz, 9 yıl önce ABD'den yurda döndüğünde ilk iş başvurusunu hükümete yakın kaynaklara yapmış. CV'sini bir arkadaşı vasıtasıyla Berat Albayrak'a göndermiş.
Clubhouse'taki sohbet sırasında bu iddiaları mailleri deşifre ederek dillendiren kullanıcıyı yayından aldığı söylenen Demirtaş, dün cevap hakkını kullanıyordu.
Ne var ki Özgür Bey, savunmasına eklediği CV'sinde referans olarak yine kendisini yazmıştı... Ayşe teyzenin, Ali dayının, talebe Mehmet'in, Youtuber Pelinsu'nun anlaması için Aristo mantığını konuşturuyordu:
"Ben Cumhurbaşkanı adaylığı için ismim geçtiğinde kabul etmemiş adamım" diyordu, "Bakan olmak için mi torpil isteyeceğim, sorarım size!"
2012 yılında, tıpkı bir "Derviş" gibi, memleket ekonomisini kurtarmak üzere ABD'den dönen Özgür Bey'in adı Cumhurbaşkanı aday adayı adayı diye geçtiyse de ben bilmiyorum.
Ama anlaşılan Berat Albayrak kendisine yüz vermeyince Özgür Bey'in gönlünden şöyle bir geçmiş.
Şimdi gel de düşünme...
Acaba devlete atanamayan akademisyenimiz, o günlerde arkadaşı vasıtasıyla da olsa Cumhurbaşkanı olmak için de CV'sini bir yerlere elden ele ulaştırmış mıdır?
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
KADEMELİ NORMALLEŞME FIKRASI
Havaların ısınmasıyla birlikte, bizim de içinde bulunduğumuz kuzey yarımküredeki ülkeler kademeli normalleşme takvimlerini açıklıyorlar.
Biz de 1 Mart'ı bekliyoruz. Bilim Kurulu'nun uygun gördüğü kademeli normalleşme aşamaları da netleşmeye başladı.
Mesela vatandaşların izolasyona uyum performansları, yaşadıkları illerin normalleşeme oranını etkileyecekmiş.
Aşımızı yaptırıp makul vatandaş olursak şehrimizdeki yasaklar da ona mukabil kalkacakmış.
Her ilin karnesi hava durumu gibi ekranlardan ilan edilecekmiş.
Özetle, normalleşme parayla değil sıraylaymış.
Kademeli normalleşme deyince aklıma girizgâhtan ibaret bir İngiliz fıkrası geliyor:
Herkesin yolun solundan gittiği İngilizler bir gün, dünyaya entegre olup normalleşmeye karar verirler. Bunun için de kademeli bir geçiş planı oluşturulur. Plana göre önce otobüslerin ve kamyonların direksiyonları sağdan sökülüp sola takılacaktır.
***
ANLADIM HINCAL ABİ
Hıncal Uluç dünkü köşesinde "Amanpour'un göbek atarkenki videosunu kendi sosyal medya hesabına koyduğunu düşünebiliyor musun Melih" diye soruyordu.
En son dünya seks başkentleri serisi hazırlayan Amanpour'un yaratıcılığının sınırları konusunda bir tahminim yok.
Ama anladım. Gazetemizin köşe taşlarından Hıncal Abi'yle kadın spikerleri bağlayıp erkek köşe yazarlarını bağlamayan sorumluluklar konusunda anlaşamıyoruz.
Sabah'ın zenginliğidir.
Ne var ki, Hıncal Abi'nin yazısından asıl anladığım şey, meselenin ağaç, dans falan değil, gerçekten adına yeni normal denen bu anormal hayat olduğu.
Zira usta dün, yazımda kendisine sorduğum asıl soruyu, izolasyonda özgürlüğe dair görüşlerimizin de mutasyona uğramış olabileceğine dair şüphemi görmezden gelmişti.
Teşekkürler Hıncal Abi.