Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Dünyada darbe olmuş siz hâlâ...

Kamuoyu ve basın eski bir generalin ve CHP'nin İstanbul örgütünü yöneten bir genel merkez bürokratının "darbe özlemi" olarak gördüğü sözlerini tartışıyor.

Bu kişilerin tartışma çıkartan açıklamalarının içeriğine girecek değilim. Savunmaları da bir şey ifade etmiyor. Kalkıp da "Evet darbe istiyoruz anasını satayım" diyecek halleri yok ya...
Gelin mış gibi yapmayı bırakalım artık.
Türkiye'de askeri darbeleri, iktidarın sağ partilerden alınması için meşru bir yöntem olarak gören ciddi sayıda insan var.
Ve bu faşist yaklaşıma sahip olanların ağırlıklı olarak temsil edildiği mecra da askeri-sivil bürokrasi tarafından kurulan ana muhalefet partisi.
Daha düne kadar 27 Mayıs darbesini "bayram" diye kutluyorlardı. Şimdilerde ise Kürtleri ve liberalleri kafalamak için "olmasaydı iyiydi ama" noktasına geldiler.
Evet, 15 Temmuz gecesi tankları sokakta görünce azıcık heyecan yaptılar belki. İçlerinde Edirne belediye başkanları gibi kadeh kaldırıp Dev Genç marşı okuyanlar bile vardı... Ama sonrasında halk darbecileri püskürtünce bu ihtimalin artık hayal olduğunu kabullendiler.
Darbe alternatifi artık, Can Ataklı'nın dediği gibi deprem, sel, orman yangını gibi doğal afetler kadar bile işlevsel değil, biliyorlar.
Aradıkları müsrif generallere de ulaşılamıyor artık... Hepsi sahada. Kafkaslar'da, Libya'da, Suriye'nin kuzeyinde, Akdeniz'de işinin başında.
Kaldı ki, pandemi süreciyle 2020'de tüm dünyada darbenin âlâsı yapıldı, görmüyor musunuz?
Bugün, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabul edildiği Paris'te bile sıkıyönetim var. Tek fark şimdilik sokaklarda tankların değil ambulansların sürülmesi.
Seyahatten ticarete, önerilen tedaviyi reddetme hakkından, eğitim talebine kadar askıya alınmadık kazanım kalmadı.
Yeni evrensel darbe anayasalarını da yakında ilan ederler.

***

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz


HEDEF KAÇ HASTA?



Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 4 Ocak itibarıyla şunları söyledi:
"1.508 yeni hastamız var. Uzun bir aradan sonra vaka sayısı 10.000'in altına indi. Kısıtlamalara ve test talebindeki düşüşe bağlı olarak vaka sayıları beklenenden fazla gerilese de bunu kalıcı hale getirmek elimizde."
82 milyonluk ülkede 1500 hasta sayısı da sağlık altyapımız için ağır bir yük değil. Birileri de hasta olacak değil mi?
Ayrıca matematik bize, istatiksel olarak hasta sayısının sıfırlanmayacağını söylerken tıbbın hedeflediği hasta sayısı nedir, merak ediyoruz?
Bir de hasta sayısını sabitleme gibi hedeflerle tavsiye edilen izolasyon tedbirlerinin, başka tedavilerin aksaması da dahil neden oldukları sağlık sorunlarıyla ilgili istatistiksel bir çalışma var mı?

***


ÇİN'DE KORONALI HAYAT



Çin'de yayın yapan Global Times gazetesi, Batı'nın Vuhan'daki kutlamaları eleştirmesine tepki göstermiş. "Kıskanç davranmak yerine, Çin'in salgını kontrol etme tecrübesinden yararlansınlar" diyorlar.
Peki, ne yapıyor bu Çin de dünya eve kapanmışken, sanki virüs Vuhan'dan dünyaya yayılmamış gibi onlar köpük partilerinde çılgınlar gibi eğleniyorlar?
Dünyaya aşı yetiştiremezken ülkede niçin yaygın bir aşılama kampanyası yapmıyorlar?
Çin'deki gündelik hayatı, Pekin Büyükelçimiz Emin Önen'e sordum.
Ülkede iş yerleri, okullar, AVM'ler her yer açıkmış. Sokakta maske zorunlu değilmiş ancak Çinliler yaygın olarak kullanıyorlarmış.
Büyükelçi Önen Çin'in filyasyon çalışmalarını çok sıkı tuttuğunu ve vakaları lokal olarak sıkı şekilde izole ettiğini söylüyor. Dikkat çektiği diğer önemli husussa yurt dışından gelenlere istisnasız 14 gün karantina uygulaması. Çin'e gelmek isteyen herkesten pcr ve kan testi isteniyormuş.

***


DAHA AZ MI SU HARCIYORSUNUZ?



İstanbul'da havalar yazı aratmıyor. En büyük kaygımızsa doluluk oranı yüzde 20'nin altına inen barajlar.
Yağmur sesini duyunca çocuk gibi heyecanlanır olduk.
Uzmanlar son aylarda barajlardan şehrin ihtiyacı için çekilen su miktarının yarı yarıya düştüğü söylüyorlar.
Bunu da medyanın duyarlılığı ve halkın bilinçli davranmasıyla açıklıyorlar.
Ne güzel. Ama kuşkusuz başka sebepler de olmalı.
Aklıma, evde kalma süremiz arttıkça her gün duş almak gibi pratiklerimizi terk etmiş olabileceğimiz geliyor. Nasıl olsa dışarı çıkmıyorum diyerek daha rahat davranıyor olabiliriz. Çamaşırlar da daha az yıkanıyor olabilir.
Sizde durumlar nedir?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA